"Şeker Portakalı", başlangıçta sıkıcı gibi görünen fakat ilerleyen sayfalarda derin bir duygu seline sürükleyen bir eser. Öyle ki, kitabın sonlarına yaklaştığımda gözyaşlarımı tutmakta zorlandım. Yazarın da bu öyküyü yazarken aynı hisleri yaşadığından şüphem yok.
Kitap, beş yaşındaki Zeze'nin yaşamını, daha doğrusu acılarını anlatıyor. Zeze, yaşıtlarına göre üstün zekaya ve farkındalığa sahip bir çocuk. Ancak yoksulluk ve sefalet içinde bir ailede büyümesi, gelişimini engelliyor. Ailesinden gördüğü şiddet ise onun içsel yalnızlığını ve acısını derinleştiriyor.
Şiddetin hiçbir koşulda kabul edilemez olduğunu vurgulamak bu noktada çok önemli, çünkü şiddet, bir çocuğun ruhunda silinmesi zor izler bırakır ve tüm masumiyetini zedeler. Ailesinin, Zeze'nin yaramazlıklarından şikayet etmesi ironiktir, çünkü onun durmak bilmeyen bu yaramaz profiline biraz da ailesinin katkı sağladığı söylenebilir.
Zeze'nin yaşadığı zorluklar ve bu zorluklarla başa çıkma biçimi son derece etkileyici. Ailesinden gördüğü şiddete rağmen, içindeki sevgi ve umut ışığını kaybetmemesi, onun güçlü, hayalperest ve maceracı karakterini ortaya koyuyor.
Yazar, kısa bir öyküde bir çok şeyi aktarabilmiş ve bunu sürükleyici bir romana dönüştürmüş. En önemlisi, şiddetin hiçbir koşulda kabul edilemez olduğunu ve sevginin her zaman galip gelmesi gerektiğini hatırlatmış. Harika bir eserdi…