Üslubu çok hoş, sanki çok tanıdık bir dost bir arkadaşla konuşuyorsunuz hissi veriyor kitap. İsmiyle müsemma bir kitap. Alıyor sizi çooook güzel yürüyorsunuz… ufkunuzun açılmasına basamak oluyor. Tavsiye ediyorum yazarın kalemini ve edebi kişiliğini takdire şayan buluyorum
Merhabalar bilmiyorum ya pek türk yazarların kitaplarını sevmem bugün de Yaşar Kemal - kuşlar da gitti adlı kitabını okudum bu kitap ile düşüncelerim şöyle ki eski bir dönem de yazıldığı için içindeki kelimeleri okumak bir hayli zor ve çok küfür barındırıyor ama kitabın hikayesi gerçekten insanın aklında kalıyor tekrardan türk bir yazarın kitabını okumayı özelikle Sebahattin Ali ' nin romanlarını okumayı düşünüyorum . İyi Okumalar .
Çoğunluğu 12 Mart Muhtırasının dehşetli ortamına dair çeşitli gazete ve dergilerde yayınlanmış yazılardan oluşan bir derleme.
68 kuşağının "özgürlük" taleplerinin üstüne bir balyoz gibi iner 12 Mart Muhtırası. Korkunç bir zulüm çarkı da kurulur. Haksız gözaltı ve tutuklamalar, insanlık dışı işkencelerle birlikte yeni bir insan tipi verir
Eğitim nedir, ne değildir? Yeni bir ülke kurduğumuzu düşünürsek nereden başlanmalı? Bugün bir üniversitede bile bir bölüm kurulduğu zaman belli şartlar, “bölümle alakalı” yetkili bir kaç hoca şartı konuyor. Yani işi, ustadan görme gerekliliği şart koşulur. En azından işin başında deneyimli biri gereklidir. Şöyle denmez mesela, “YÖK’e bağlısınız
Sebahattin Ali kitaplarından favorim olan kitaptır kendileri.
Romanın karakterleri Ömer, Macide ve Bedri. Kendi dünyalarında kendilerini aramaya çıkmış ve kaybolmuş, düşmüş içi dolu üç şeytan. En masumları Bedri. hayatının kenara itilmişi asla ortasında bulunmayanı Macide. ve en kaybolmuşu Ömer. Ömer'i küçük bir şey bile heyecanlandırabilir. içinde bir kainat taşır. Ve bir yaprağın ardında koskoca dünyayı görmeden yaşar.
Ömer’in Macide’ye olan aşkı. Ömer’in o kocaman karanlığın arasında yalnız içinde bulunan bir ışıkla dolaştığı yerde ilk gördüğü ışıktı Macide.
“Hayatın daha ne demek olduğunu bilmeyen bir insana yaşamak isteme arzusunu hissettiren şeydi aşk.” diyordu. Yaşamaktan değil daha çok yaşayamamaktan dolayı hayattan çekilmişliğin ve aniden ortasına atılmışlığın şokuyla; “Bazen bütün insanları boyunlarına sarılıp öpecek kadar seviyorum bazen de hiçbirinin yüzünü görmek istemiyorum.” diyordu.
“İnsan dünyaya sadece yemek, içmek, koynuna birini alıp yatmak için gelmiş olamazdı!
Daha büyük ve insanca bir şey lazımdı.”
Daha büyük ve insanca! Birkaç sözcük insanın şakaklarını zonklatabilir. Benim ve sizlerin. Nefes aldığımızı duyumsadığımız andan itibaren yaşayan bir manaydı bu. Daha yüce. Belki insanüstü...
Kitap; 9 yaşındaki yusuf'un anne ve babasının eşkiyaları tarafından öldürülmesiyle ve Kaymakan Salâhattin beyin Yusuf'u evlat edinmesiyle başlıyor.Salâhattin bey'in eşi Şahinde Hanım sürekli gezen,kızına yeterli ilgi ve alakayı göstermeyen,azla yetinmeyi bilmeyen bir kadın ve Yusuf'u da hiç sevmiyor.Kızının hep zengin biriyle evlenmesini istiyor. Yıllar geçiyor Muazzez ile Yusuf kardeş gibi büyüyorlar;fakat Yusuf Muazzez'e karşı bir şeyler hissetmeye başlıyor ve karşı tarafta boş değil.O dönemin türlü zorluklarına ve saplantılı Şakir'e rağmen evleniyorlar. Tam da o dönemde Salâhattin bey vefat eder ve bütün yük yusuf'a kalır.O dönemin taşrasını ,para'nın egemen olduğu yılları öyle güzel anlatmışki yazar,çok etkileyici ve akıcı bir romandı. Zaten Sabahattin Ali'nin muhteşem betimlemelerini bilmeyeniniz yoktur diye düşünüyorum, bu betimlemelerle resmen kitabın içinde oluyorsunuz. Kuyucaklı Yusuf, Sebahattin Ali'nin yazdığı ilk romanı. Yaşar Kemal, bu kitap için; Kuyucaklı yusuf'u okumasaydım İnce Memed'i yazamazdım diyor.Mutlaka okuyun.
Herkese iyi okumalar
