“Yanardağlar taşları,ihtilaller de insanları fırlatır.”Eserin başında Victor Hugo’nun bu çarpıcı sözü yer alıyor.
Eserin başkahramanı Sami Baran ‘ın üniversitede tanıştığı ve evlenme hazırlığı yaptığı Filiz, örgüt üyesi olduğu gerekçesiyle güvenlik güçleri tarafından vurulur. Filiz’in ölümünün ardından durumu kapatmaya çalışan bir bakan, Sami’ye işkence eder ve siyasetin yaşattığı travma sonucu kahramanımız mülteci olarak Stockholm’e yerleşir. Ve köklerinden sökülüp ,kaderlerine terk edilmiş şaşkın mülteciler için intikam zamanı gelmiştir.Kültür çatışmasının merkeze oturtulduğu eserde ana dilin öneminin de altı çizilmiş. Eserin iki farklı anlatıcı tarafından anlatılması da kitaba inandırıcılığı artırmış.Yunus Nadi Roman Ödülü’nü fazlasıyla hak eden Livaneli eserini okumanızı tavsiye ederim.
“Hiç kimsenin toprağından tamamen kopmasına imkân yoktu. Ağaçlar, bitkiler gibi o toprağa dikilmiştik.Sürgünün en kötü yanı da buydu.Doğaya aykırıydı sürgün.Bu yüzden hepimiz perişan olmaya yazgılıydık.Mutlu sürgün yoktu ve olamazdı.”