Nice Mustafa Güzelgöz’lerimiz vardı bizim ama hepsinin ışığını söndürdüler, ışık diye karanlıklarını yaydılar. Nice Dimitrios Katsikas’larımız vardı bizim, düşman ilan ettiler; kendi içindeki düşmanlıklarına bakmadan. “Yenilik getirmek ne zor imiş bizim Türkiye’ye? Işık getirmek ne zor imiş?” sayın Eşekli Kütüphaneci yıllar geçti, bir sürü olaylar yaşandı, ölüm oldu yaşam oldu ama biz yine hala aynıyız. Geçmişteki bütün aydın, direnişçi, ülkesi için doğruları söylemekten asla sakınmayan; bunun için hapis yatan, ailesinden ayrı kalan yazarlarımıza şu an daha çok ihtiyacımız var. Bu kitap bana bunu öğretti… ve barışın bütün her şeyden üstün, en yüce duygu olduğunu. Kitabı okurken kendimi güvende ve evimdeymişim gibi hissettim bu yüzden. Bilginin ışığını bir eşek yardımıyla köylere götüren Mustafa Güzelgöz karakteri ilham oldu, Larisa şehrinden atalarının memleketini görmek için gelen Dimitrios karakteri beraberinde barış getirdi. Yunan halkının bu toprakların öz çocuğu olduğunu, Türk-Yunan kardeşliğini gösterdi. Yıllardır boş yere yemişiz birbirimizi… bizler iki kardeş ama sürekli didişen, beraberken anlaşamayan ama uzaklaşınca birbirini özleyen. Ve türküler. Evet, türküler asla ama asla kopmayan bağlar yaratır. Refik Başaran’a saygıyla…
BARIŞ
…
Evrenin yüzündeki yara izleri kapandığı zaman,
ağaçlar dikildiğinde top mermilerinin açtığı çukurlara,
yangının eritip tükettiği yüreklerde
ilk tomurcukları belirdiği zaman umudun,
ölüler rahatça uyuyabildiklerinde, kaygı duymaksızın artık,
boşa akmadığını bilerek kanlarının,
barış budur işte.
… (Yannis Ritos)