"Onu aklımdan çıkaramıyordum. Acı çekmek ne demekmiş asıl şimdi anlıyordum. Acı çekmek bayılana dek dayak yemek değildi. Ayaktaki cam kesiğine eczanede dikiş attırmak değildi. Asıl acı, kalbi baştan aşağı sancılara boğan, insana sırrını kimselere anlatmadan ölmeyi arzulatan bir şeydi. Kolları, başı hep dermansız bırakan, yastıkta öbür yana dönme isteğini bile söndüren bir şey."
"Çocuk yüreği unutur ama affetmez."
●●●●●●●
Şeker Portakalı'nı neredeyse bilmeyen yoktur. Okumayan varsa bile adını duyanlar vardır. Genelde sadece Şeker Portakalı'nı okuyanlar var ama bu bir seri aslında. Şeker Portakalı, Güneşi Uyandıralım ve Delifişek kitaplarından oluşan bu seride Zeze'nin çocukluğundan gençliğine neler yaşadığını, nasıl büyüdüğünü, karakter gelişiminin nasıl olduğunu adım adım okuyabilirsiniz. Bir çocuğun büyümesini izler gibi her sayfada biraz daha büyüdüğüne şahit olacaksınız. Ne zaman okusam elimde bir çocuğu büyütmüş gibi hissediyorum.
Gelelim serimizin ilk kitabına. Bir çocuğun yaşadıklarını onun çocuksu gözünden, yüreğinden okuyoruz. Zeze'nin hayalleri, yaraları, acısı, hepsi bizim de bir parçamız oluyor. Birini kaybetmenin acısını, birini bu kadar çok severken ondan nefret etmeye çalışmanın nasıl bir yük olduğunu, verdiğin değerin, sevginin karşılığını alamamanın burukluğunu
okudukça Zeze ile beraber hissediyoruz.
Aslında Zeze'yi okumak çocukluğumu okumak gibiydi. Kendi çocukluğuma dönüp onunla yüzleşmek, ona sarılmak gibiydi. Ne zaman okusam çocukluğuma sarılacağım. Benim için yeri hep ayrı olacak. Hep özel olacak Canım Zeze.