Anna’nın bencil olduğunu, muhtemelen psikolojik bir rahatsızlığı olduğunu hepimiz kabul ediyoruz sanırım. Bu arada 300 yıllık kitabı anlatırken aman spoilers vermiyim siye korkmama gerek yok sanırım. Neyse anam, çok sinir oldum. Yani ne istiyor ne istemiyor anlamak imkansız. Bir kaş hareketine dahi kattığı anlamlar, aslında böyle dedi ama böyle demek istiyordu diye inanıp, hayatı herkese zehir etmesi, inanılmaz. Kocasının boşanma teklifini adı kirlenmesin diye kabul etmeyip, aşığından hamile kalıp, adamla aynı evde yaşaması peki? Adı kirlenmesin diye boşanmayı kabul etmiyor ama ertesi gün aşığıyla yaşamaya başlıyor? Bir de senin adın bir tek önemli di mi? Ya kocan? Bir de adam aşığını düelloya çağırmadı, Anna’ya kızıp bağırmadı, merhamet gösterdi diye de adam suçlu. Onun kötü olduğunu bir ben bilirim diyor bir de, kötü dediği de, boşanmak istemiyorsan aşığını eve çağırma dedi diye. Adamın evinde ye iç bir de koli kes, inanılmaz bir akıl tutulması. Tek düzgün yaptığı, dürüst olması. Onun dışı da Anne bir çöp bence. Yani sırf aşığı acı çeksin, sürünsün diye kalkıştığı son bunun göstergesi. Kocamı boşamıyorum ama aşığımla yaşayayım bir de çocuğumu da yanıma alayım, yok ya. Doğurduğun kızı sevmiyorum diyorsun üstüne. Bir de sonra boşanmak istediğinde kocası yok dedi diye olaylar olaylar. Ah Anne, sen insan olmazsın. Çok sinirlendim dinlerken. Sen bu kinle nasıl bu kadar sevildin, anlamıyorum. Ay daha yazardım da sinirlerim bozuldu.