Jorge Luis Borges külliyatından bir kitabın daha büyülü dünyasına daldım. Sağdakiler sırasını bekleyenler olarak bana bir an önce okumam için göz kırpıyorlar; ama zamana yayarak, sindire sindire, özleye özleye okumak elbette daha iyi olacaktır.
Şimdi bu görsele bakanların içinden veya dışından sarf ettikleri söz ve düşünceleri duyar gibi oluyorum “Adam kafayı Borges’e takmış; ne buluyor ki bu Borges’te; bir kitabını okudum zor bitirdim, bir daha da okumam; Borges manyağı” veya “Ooo keşke benim olsa; vay bee hepsi var adamda; 🤤; ; ️” gibi söz ve düşünceler bir bir geliyor taa buralara kadar. Gelsin tabiki. Gelmeli de. Çünkü bu Borges; çünkü o benim için edebiyat dünyasının zirvesindeki isim. Olympos’un Zeus’u veya Asgard’ın, Valhalla’nın Odin’i ne ise, Borges de edebiyatın osudur. Kalemiyle olsun, uçsuz bucaksız, hesap edilemez edebi bilgisiyle olsun, onun eşi benzeri yoktur. (Dante var tabiki ama onu kategori dışında tutuyorum️) Neyse, geldiğim gazı kenara bırakıp Atlas kitabını yorumlayayım.
Atlas, eşi Maria ile birlikte yapmış oldukları geziler esnasında Borges’in aldığı notlardan oluşmaktadır. Tabiki Borges’in aldığı bu notlar, öyle bilindik gezi notları şeklinde değil. Borges her şeyi edebiyata mal ettiği gibi bu geziler esnasında da gördüklerini edebiyatla ilişkilendirerek bizlere düşüncelerini aktarmış. Gördüklerinden aldığı esin ile yazıp aralara serpiştirdiği şiirleri ile de karşılaşıyoruz. Kendi veya eşinin çektiği fotoğraflarla da süslenen bu kitabı okuyunuz. Gerçi Borges ne yazdıysa okuyunuz.
Sevgilerimle...