296 syf.
9/10 puan verdi
"İnsan aşık olduğu kişinin aşık olmayı seçtiği kişiye de aşık olur." "İnsan yüreğini kim icat etti, merak ediyorum. Şunun adını söyle bana, sonra da asıldığı yeri göster." Epeydir okumayı ertelediğim İskenderiye Dörtlüsü'nin ilk kitabı Justine bana tam bir edebi şölen yaşattı. Öyle ki Kayıp Zamanın İzinde'nin bıraktığı etkiye -neredeyse yaklaştı. Ve hatta anlatıcının Justine'i anlattığı satırlar bana Marcel Proust'un Albertine'ini hatırlattı. Varlığında da yokluğunda da hasret duyulan, anlatıcının gözünde eşsiz, okuyucunun gözünde merak uyandırıcı Albertine ve Justine. Her iki karakterin de ortak noktası, bambaşka sebeplerle de olsa ulaşılamaz olmaları. Yine her iki romanda belki en önemli unsur olan "hafıza"yı da unutmamak gerekir elbette. Anlatıcı, "belleğin demir zincirini halka halka geriye doğru izleyerek" bizi İskenderiye'ye götürüyor. Bir sis bulutunun ardından tanık olabildiğimiz bu hikayede İskenderiye'yi, Justine'in büyüsünü, aşıkları ve ıstıraplarını okuyoruz. Büyülü bir atmosfer içerisinde kimi zaman karakterler kimi zaman da şehir, mekan ya da zaman öne çıkıyor ve bunların içinde barındırdığı detaylarla roman genişliyor. Çok, çok beğendim kitabı. Justine'in gizemi ve hüznü, derinine inilemez bir karakter olması, kendini asla tam olarak teslim etmeyişi romanın en çok ilgimi çeken kısmı oldu. Bu şahane anlatımdan 3 kitap daha okuyacağım ve hikayeyi diğer karakterlerin cephelerinden de göreceğim için heyecanlıyım.
Justine
JustineLawrence Durrell · Can Yayınları · 20221 okunma
288 syf.
·
Puan vermedi
·
25 saatte okudu
Balthazar: 1930’ların Mısır’ında geçen, aşk, entrika ve felsefi sorgulamalarla bezenmiş İskenderiye Dörtlü’sünün ikinci kitabı. Dörtlünün ilk kitabı olan Justine’in devamı değil, kardeşi niteliğinde. Kardeşi diyor yazar, çünkü serinin ilk üç kitabı uzamsal bir ilişkide ele alınmış: zaman durdurulmuş, aynı olaylar farklı perspektiflerden ele alınıyor böylece aynı olayların farklı bakış açılarıyla nasıl farklı yorumlanabileceğini gösteriyor. Daha derin, daha katmanlı bir anlayış sunuyor okurlara. Ana anlatıcı ve karakterlerden biri olan Darley, bu kitapta uzakta bir adada inzivaya çekilmiş. “Küreklerin düzensiz şıpırtılarının sessizliği böldüğü” bir günde, doktor ve mistik bir figür olarak romanın merkezi karakterlerinden biri olan Bathazar'ın adasına uğramasıyla Darley, bildiklerini yeniden sorgulamaya başlıyor ve hikaye yeniden örülüyor. Zaman ve mekan karmaşık; hikaye geriye dönüşler ve ileriye sıçralamaları bir arada bulunduruyor. Ancak yazarın ustalığı sayesinde bu teknik, hikayeye dinamiklik katıyor. Karakterlerin içsel dünyaları, felsefi sorgulamaları ayrıntılı bir şekilde incelenirken karakter gelişimleri detaylı bir şekilde görülebiliyor. Böylece yazar, okuyucuya düşündürücü bir bir okuma eylemi sunuyor. Çoklu perspektif anlatımı, zaman ve mekan kullanımı, derin karakter analizi, zengin ve betimleyici diliyle ben Bathazar’ı çok sevdim. Diğer incelemeler için: instagram.com/laotongbook
Balthazar
BalthazarLawrence Durrell · Can Yayınları (Modern) · 2022315 okunma
Reklam
347 syf.
9/10 puan verdi
Lawrence Durrell'in "Zaman durdurulmuş durumda. Zamanı yalnızca dördüncüsü verecek ve ötekilerin gerçek devamı olacak." dediği nokta Clea, okuru içinde bulunduğu girdaptan çıkarıp her birini ayrı yerlere savurdu yapboz parçalarını toplayabilisin diye zamanı ilerlettiği kitap, bir hikâyenin sonu, belleğin başkenti İskenderiye'ye veda. "Gerçek yaşam hangi noktada başlar?" diye soruyor Pursewarden yazdıklarında ve bu not Clea'da çıkıyor karşımıza. "Gerçek yaşam gerçekten de bir noktada başlar mı?" da okura bırakılan soru oluyor. Yıllar sonrasında, savaştan hemen sonrasındayız, Clea'da. Darley, yaşadığı adadan İskenderiye'ye döner, son kez ve belki de bütün yaşananlara daha soğukkanlı bakabilecek şekilde. Zihninde kalan imgeyle aynı değildir döndüğünde karşısına çıkanlar, ne İskenderiye ne arkadaşları. Justine, Nessim, Clea, Balthazar, Liza, Pompal ve daha nicesiyle bir araya gelir, aradan geçen zamanda yaşananları anlamlandırmaya çalışır. Geçmişten kalan mektuplar, kitap bölümleri, anılar ve şimdiki İskenderiye... Clea yoluyla anlattıkça gün yüzüne çıkarıyor gerçekleri(!) Durrell ve fakat - bence - dağıttığı yapbozun bazı parçalarını İskenderiye'ye saklıyor, saklıyor ki gizemi bozulmasın: "Sırların dibini bulamazsın." Böylelikle kitabın ana karakteri olmasının hakkını veriyor İskenderiye. Ah İskenderiye, belleğin başkenti!
Clea
CleaLawrence Durrell · Can Yayınları · 2022240 okunma
350 syf.
8/10 puan verdi
Mountolive, Justine ve Balthazar'a eşlik eden son kardeş kitap. Kitapta geçen şu cümle gibi okuduklarımız: "Hani insan düşünde var gücüyle koşar da yerinden kımıldayamaz ya, işte öyle bir düşte gibiydi." Yani şöyle; Justine'de okuduklarımızı farklı bir bakış açısıyla Balthazar'da tekrar okuyup gerçeklik algımızla oynamıştı Durrell, şimdi yine Mountolive'de aynı zamanın içinden tekrar geçiyoruz ve bu defa yolculuk İngiliz diplomat Mountolive ile. Arapça öğrenmek için İskenderiye'de bulunduğu vakitte önce Pursewarden ve sonrasında bildiğimiz arkadaş grubu ile tanışan Mountolive, yıllar sonra Mısır'a büyükelçi olarak döner ve fakat bu sürede İskenderiye ile olan bağını zaten hiç koparmamıştır. Nessim ve Naruz'un anneleri Leyla ile yaşadığı aşk, yıllarca, mektuplarla devam etmiştir. Biz de hem mektuplar hem de İskenderiye'ye atanmasıyla Nessim'in ailesine (buna bir nevi ailenin çöküşü de diyebiliriz) hem de Ortadoğu'nun dönem politikasına - uzun uzun - şahit oluyoruz. İskenderiye'ye döndükten sonra arkadaşlarıyla ilgili bildikleriyle altüst oluyor Mountolive, bu noktada yine gerçeklik algımızla oynuyor Lawrence. İlk üç kitap içinde, benim için en durağan ve fakat tarihi arka plan açısından oldukça zengin bir kitap Mountolive. Kardeş kitaplar boyunca bellekteki gerçeklik savaşını asla bitirmeyen Durrell, üst üste attığı düğümleri Clea'da nasıl çözecek merak ediyorum.
Mountolive
MountoliveLawrence Durrell · Can Yayınları · 2022258 okunma
288 syf.
10/10 puan verdi
"Bir dörtlünün ikincisi olan bu roman Justine'in bir devamı değil, ana baba bir kardeşidir." . .. "Zaman durdurulmuş durumda. Zamanı yalnızca dördüncüsü verecek ve ötekilerin gerçek devamı olacak." diyor Lawrence kitabın Not kısmında. Dediği gibi de oluyor, zaman duruyor ve biz Justine'de ne okuduysak aynılarını okuyoruz, Darley'nin bakmadığı yerden başka bir gerçeklikle ve fakat hangisi gerçek? Justine biterken İskenderiye'nin eğlenceli tarafına sis çökmüştü ve hikâye tamamlanması zor bir yapboz gibi dağılmıştı. Balthazar, bir şeyleri netleştirmek yerine yapbozun elimizde kalan kısmını da dağıttı: "Zamanla kendisini en çok yalanlayan şey 'doğru'dur." Bilinenlerin bilinmeyen tarafıyla karşılaşmak her zaman acıtıcı mı yoksa İskenderiye Dörtlüsü'nde mi böyle bilmiyorum fakat bir önceki kitabın kurulmuş olan bu hikâye dahice. Darley, uzakta bir adada, belleğinde kalanları yazıyor durmaksızın. Balthazar da kendi elindeki notlarla geliyor ona hikâyenin eksik kalanlarını topluyor, zaten tamammış gibi görünen kısımlarını yeniden yazıyor, gerçek haliyle! : "Yalnızca düşünmek istediğiniz sayıda gerçeklik vardır." Hikâyeye Scobie, Leyla, Naruz, Mountolive ve Clea da ekleniyor; Justine bir sır oluyor sanki. Aşk, tutku, ihanet, kültür, din anlatısına biraz da 1960ların politikasını ekliyor Durrell Balthazar'da. Mükemmel bir zekanın ürünü olarak bırakıyor Balthazar'ı edebiyat dünyasına Lawrence Durrell. Bir sonraki kardeş kitap Mountolive'de yapbozu paramparça eder mi dersiniz?
Balthazar
BalthazarLawrence Durrell · Can Yayınları (Modern) · 2022315 okunma
296 syf.
10/10 puan verdi
"Müzikte bir ya da birkaç ezginin çeşitlemelerle karmaşık bir biçime eriştirilmesi gibi tıpkı." diyor İskenderiye Dörtlüsü için Sunuş kısmında Lawrence Durrell. Justine'i okurken hissedilen de tam olarak bu, bir müzikal izliyormuş gibi; İskenderiye'nin eşsiz tasviri ki bunu hiç çabasız yapıyor Durrell ama şehir sanki karşınızda
Justine
JustineLawrence Durrell · Can Yayınları · 20221 okunma
Reklam
122 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.