Merhaba..
12 Eylül'ün karanlığında yirmili yaşlarında gencecik bir kız olan yazarın bu kitabı yazmış olması gerçekten hayranlık uyandırıyor.Otobiyografik özellik taşıyor ve yazarın hayatının izleri derinden hissediliyor.Köy hayatı ve köyden şehre taşınmış bir ailenin yeni yaşantısına ayak uydurma sürecinin yanında bir kız çocuğunun hayata tutunma, var olma çabasını da yeri geldi gülümseyerek yeri geldi gözüm dolarak okudum.Yazdığı bu kitabıyla Türk Edebiyatında "büyülü gerçeklik" akımının öncüsü hâline de gelmiş yazar.Ayrıca kendine has farkı bir dili var bu kitabın bence, ritmi ya da müziği gibi nasıl anlatacağımı bilemediğim bir şey :))
Doğanın dili, batılın ve hurafe inançların özellikte kırsaldaki yadsınamaz gücünü öyle güzel işlemiş ki! Ve aklıma düşen soru ; çaresizlikle ortada kaldığında hiç bir şeyim yoksa bir umudum olsun çabası mıydı bu kadar esrik inanç?İnsan bir şeye tutunmak istiyor demek ki!Belki bu onların umudunun adıydı..Dirmit Kıza sarılmak istedim..Gözlerinden öperim Dirmit Kız..
Her okurun okuması gerek demek belki doğru bi' cümle değil ama yine demek istiyorum..Okuyun lütfen..