İki Şehrin Hikayesinin dünyanın en çok satılan roman olduğunu kitabı bitirdikten sonra öğrendim. Bir kitap nasıl klasik olur dediğimizde sıralayacağımız bütün kriterler bu eserde mevcut. Yani diyorum ki tüm dünyada bu kadar satılması tesadüf değil.
Okurken sizi alıp gerçek dünyadan soyutluyor, sonra okudukça ben kalitenin zirve noktalarından biriyim dercesine kalbinizi fethediyor. Alexandre Dumas Fils Kamelyalı Kadın eserinde der ki 'Bir dil ancak iyice öğrenildikten sonra konuşulabildiği gibi, roman kahramanları da insanlar iyice incelendikten sonra yaratılabilir.' Sevgili yazarımız insanları incelemekle kalmamış onların ruhunu görmüş.
Benim ilk Dickens eserim oldu İki Şehrin Hikayesi, Hamlet'i okuduktan sonra demiştim ki okur olarak çok büyük bir adım attım. Aynı adımı bu eserde de attığımı söylemekten kıvanç duyuyorum.
Karakterlerin özellikleri ve bağlantıları, olayların bağlantısı ve gerçekleştiği dönem ve kitabın adına ilham olan Paris ve Londra şehirlerinin çok güzel yansıtılması kitabı okura sevdiren özellikler.
Bu kadar karakter, olay ve mekan aslında birer oyuncu, asıl sahne insan ruhudur. Devrimi yaptıran insanın ruhunda esen fırtınalardır. Devrim getirdiği rol ve güç değişikliğinden ötürü insanın gözüne intikam perdesini çeken ruhtaki öfke dalgalarıdır. Dünyada ne kadar kötülük olursa olsun, mutlaka bazı ruhlarda umut ve sevgi ışıkları yeryüzünü aydınlatmaya devam edecektir.
Kitabın okura kattığı en büyük kazanç neden ve nasıl insan olmalıyız sorularının cevaplarıdır. İki Şehrin Hikayesi, ruhunuzdaki savaşta doğru tarafın galip gelmesi için en büyük silahlardan biri olmayı sonuna kadar hak ediyor...