Amerikan edebiyatının korkunç çocuğu Charles Bukowski, ezilenlerin ve hayal kırıklığına uğramışların cesur, pişmanlık duymayan bir portresini çiziyor.
Bukowski'nin düzyazısı ham, içgüdüsel ve filtresizdir. Yoksulluğu veya bağımlılığı romantikleştirmez; bunun yerine onları çırılçıplak bırakarak çirkinliklerini ve bayağılıklarını açığa çıkarır.
Bu yarı-otobiyografik romanda, bir elinde şişe, diğerinde daktiloyla hayat boyunca sürüklenen, kendini "factotum" (her işi bilen biri) ilan eden Henry Chinaski'nin talihsizliklerini anlatıyor. Chinaski'nin maceraları onu köhne barlardan çıkmaz işlere, çaresiz kadınların kollarından, soğuk ve affetmeyen sokaklara götürüyor. Onun varlığı sürekli bir içki, sigara ve hayal kırıklığı döngüsünden ibarettir. Chinaski, sürekli işsiz, alkolik bir karakterdir. Bir işten diğerine geçerken amacı, gerçek tutkusunu engellemeyecek bir iş bulmaktır: yazmak.
Roman, Chinaski’nin II. Dünya Savaşı döneminde geçici olarak çalıştığı çeşitli düşük seviyeli işleri canlı bir şekilde anlatır. Tek saygı duyduğu yayınevi tarafından reddedilse de, Chinaski yazar olarak başarılı olabileceğine inanır ve mücadele eder. Bu süreçte ilişkiler, alkol ve yazarlık hayatını şekillendirir. Roman daha sonra 2005 yılında aynı adla filme uyarlanmıştır.