Günümüzdeki kendi ayakları üstünde duran güçlü, kariyerli, özgür, her işini kendi başına yapabilen erkek gibi kadın imajının tam karşısında bir Celile var karşımızda. Eril ve disil enerjiyi bir cinsiyette toplayan çağımız kadını Celile'ye çok kızacak haklı olarak. Kendini tamamen başkalarına, özellikle bir erkeğin kanatları altına emanet eden saraylı, sosyal yasantidan uzak, sadece süslenip oturan, duygularını bile karşısındaki erkeğe söylemeyen, bir beden olarak var olan bir kadın Celile.
Kadın böyle de erkekler kızılmayacak gibi mi derseniz, onlar daha beter. Biri tamamen para ile kadını mutlu edeceğini düşünen bir aptal. Diğeri ise aşık olduğu kadından utanan bir alfa olup hem onsuz olamayıp hem de yanına yakistiramayan, aşkı için boşandığı için güvenilmez ve aşağılık bulduğu Celile'yi sevdiğini sanan bir adam. Al birini vur ötekine karakterleriyle zirve yapmış roman.
İlk feminist kadınlardan olan Suat Derviş, o dönem kadınına hele de boşanmış, aşığı için evini terk etmişse; deli gibi aşık olsa da erkeğin nasıl baktığını (Günümüzde bu bakış açısı biraz daha iyi, ama kısmen) öyle güzel anlatmış ki; tekrar cümleler çok olsa da rahatsız olmadım.
Üç ayrı karakterin ruh tahlillerinin ilahi bakış açısıyla verilmesi o kişinin neyi, niye yaptığını anlamamız açısından başarılı. Geriye dönüş tekniği de kullanılan romanın Fransızca sonunun farklı olduğunu okudum bir yerde. Celile'yi Madam Bovary'e benzeten de çok olmuş.