Lösemili bir çocuk, dokuları uyumlu olsun diye embriyolar arasından seçilip doğurulan bir kardeş, iki çocuğunun hayatı arasında kalan bir anne ve bir baba...
Jodi Picoult okurlarına anlattığı hikayedeki tüm kahramanlarla empati yaptırabilmesiyle tanınan bir yazar. Bu kitabında da kendimizi hiç olmak istemediğimiz o annenin, o çocukların yerine koyuyoruz. Bazen umutsuzluğa düşüyoruz, bazen isyan ediyoruz, bazen iki evladın arasında kalıyoruz.
Gelişme sonuç kısmı bizim hukuki sistemimizden farklı olduğu için şaşırtıcı çünkü ülkemizde reşit olmayan bir çocuğun yaşıyorken organ donörü olması mümkün değil dolayısıyla çocuğun bu nedenle ailesini dava etmesi de mümkün değil ama yine de süreçte her karakterin kendi açısından sonuna kadar haklı olduğu açmazı derinlikle hissedebiliyorsunuz.
Sonunu biraz klişe buldum ama tam bunu düsundüğüm anlarda bile kalbim ağrıdı.
Genel itibariyle kendini okutan bir kitap, uyumadan önce telefondan okuduğum için bitmesi uzun sürdu ama elde olsa iki günde stresle okunur.
Özellikle sağlık sorunlarıyla uğraşan insanlara önermem, onun dışında başka bi göze empati yapmak bir hayat daha yaşamış olma hissi verecek okuyana.
İyi okumalar:)