Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.24
"Ben savunmamı heyetinize falan vermiyorum, mahkemenize karşı yapmıyorum; savunmamı halka sunuyorum"
Selahattin Demirtaş... Siyasetçi, avukat, yazar, barış savunucusu, siyasi rehine...
Onurlu Yaşam Davası... Demirtaş'ın tarihi savunması.
Yargılandığı Kobani davasında geçtiğimiz aylarda 9 günlük bir savunma yaptı. 7 yıldır tutuklu bulunan Demirtaş'a ilk kez savunma hakkı tanındı. Bu savunma neticesinde Demirtaş, mahkemede anlattığı, belgelerle desteklediği, kendisine ve partisine kurulan kumpasın iç yüzünü anlattı, açığa çıkardı.
Bu kitap onun savunmasının gönüllü emekçiler ve avukatları tarafından kaydedilip yazıya dökülmüş, Demirtaş'ın onayından geçtikten sonra yayınlanmış halidir.
Sokrates'in savunmasına benzer bir tarafı da vardır. Antik Yunan mahkemesi tarafından haksız yere yargılanan Sokrates'in de savunması benzer bir şekilde yayınlanmıştı.
Bence Demirtaş'ın bu savunması halka mal olmuştur artık. Tarihi bir mektup, bir belge, damıtılmış bir tarih kitabıdır.
İlerleyen seneler içinde ne olur bilemem ama son sözü hep direnenler söyler. Türkiye siyaseti için en önemli isimlerden birisi olan sayın Selahattin Demirtaş'ı özgür ve demokratik bir Türkiye'de tekrar aramızda görmeyi umuyorum...
Otopsi bekleyen bir ceset, ölü değilse?
15 dk boş vaktim varken başlayıp elimden bırakamadan 130 sayfa okuduğum bir kitap olmuş Rizzoli& Isles serisinin 5. kitabı. Sürükleyici, açık anlatımı tipik Tess Gerritsen tarzında ve bu özellikle çok fazla çapraz okumadan tıkandığım dönemlerle ilaç gibi geliyor.
Konu açısından tipik polisiye cinayet romanı gibi değil ama çok güzel bir gerilimi var her sayfayı heyecanla okutuyor. İnsan kaçakçılığı yapan umut tacirlerinin en pis yüzü işlenmiş ve kitabın sarsıcılığının temelinde de bu var.
Olayın giriş gelişme ve geçmişten bugüne karakter evrimlerinin anlatıldıgı kısım çok keyifli olmakla birlikte olayın 20 25 sayfa içinde çözülüvermesi bir yandan fazla hızlı geliyorken bir yandan da bu tip yazının mecburi bir yönü olması nedeniyle oldukça anlaşılabilir.
Belli yazarların belli okur kitleleri vardır, onlara tavsiyede bulunmaya gerek yoktur. Tüm Tess Gerritsen okurları'na iyi okumalar:)
Bir Edebi Saplantının Öyküsü
''Jacques, bu mobilyaları kendi iradesi dışında sürüklendikleri sefil sondan bir rehine kurtarır gibi kurtardığına inanmaktadır; kaderin onu asla kaçamayacağı bir ödevle görevlendirdiğini hissetmektedir; içinde kimsenin yaşamadığı odaya bir göz attığında yatağın, yazı masasının, kitaplığın, o kişisel eşyaların bir ölünün yadigârlarını
Jack London, ya da doğduğunda kendisine verilen işimle John Griffith, 12 Ocak 1876’da SAN Francisco da doğdu. Çocukluğunu anne ve baba sevgisinden mahrum geçiren London bunun eksikliğini her zaman hissetti. İlkokul sıralarındayken Oakland Kasabası’ndaki abonesi olduğu kütüphanede “edebi annesi” Ina Coolbirth’ü keşfetti. Yaşamı boyunca ona eşlik
"Bazı şeyler unutulamaz ya da affedilemez."
"Korkuya sahip olmak zayıflık değildi. Sadece aptallar ve sahtekarlar korku hissetmediklerini iddia ederdi."
Ben bu serinin ilk kitabını bir sene beklettikten sonra okumuştum.sonra 2inci kitabı nasıl alayım bir şey yapayım derken, şurada birkaç ay önce aldım ama devamı hâlâ yok. Kim
ELVEDA DOSTUM…
“Geçmişte yapılıp bitirilmiş işler”di oysa ki onu şöhret ve paraya götüren.
Çok değil aylar önce açlıktan kıvrılan, takım elbisesini dahi rehine veren Martin ile şimdi istemediği kadar parası olan Martin aynı kişiydi.
Fakat çevresindekiler ?
- Onlar değişmişti…
Hayatta sana karşılıksız sevgi duyup, seni sadece sen olduğun için sevecek insan bulmak neredeyse imkansızdır !
İnsanlar seni değil ;
Senin olanları severler.
Peki ya Lizzieler ?
- Onlarda sadece kitaplarda olur demekten kendini alamıyor insan…
Evet dostum Martin; belki de Dostoyevski haklıdır ;
“İnsanlar gayeyi değil, gayeye giden yolu severler!”
Seni hep aşka olan saf inancınla, kalıplara sığmayan özgün ruhunla, kimseyi; hatta başta hayranlık duyduğun o yaşamlarını başkalarının düşüncelerine göre kalıba sokan burjuvaları dahi dinlemeyip inandığın hedefe gittiğin o eşsiz azminle hatırlayacağım.
Elveda Dostum, Elveda “Tanrının çılgın aşığı”…
·
Puan vermedi
“#JodiPıcoult #IşığınİkiYüzü
Dünyadaki bazı acılar hiç de fiziksel değildi. “
“Başkasının tabağına sizden çok yemeği var mı diye bakılmaz, yeterince yemeği var mı diye bakılır. “
Selammmm
Jodi Picoult kalemini sevdiğim bir yazar. Asla kendini tekrar etmeyen ve hep konuşulması gereken konuları, üzerinde durulması gereken noktaları bulup bir
Konusu çoookkk güzel ama Tess bu kitabında yalın dile çok önem vermemiş, ama yine de kitabın hakkını yiyemeyeceğim çünkü her kitabında olduğu gibi sanki olayı kendiniz yaşıyor gibi anlatmayı başarıyor.
Marra, üç kız kardeşlerden en küçüğü.Büyük ablası Damia, iki krallığı birbirine bağlayıp barış içinde yaşamalarını sağlamak için Prens Vorling ile evlendikten 5 ay sonra öldü ve Prens bu sefer, diğer ablası Kania ile evlendi.Ancak sonrasında Marra acı bir şekilde fark etti ki Prens Vorling aslında çok kötü bir adamdı.Karısını rehine tutan, onu damızlık gibi kullanan ve ona şiddet gösteren biriydi.
Bir ablasını zaten kaybetmiş olan Marra, diğer ablasını da kaybetmek istemediğine karar vererek büyük bir adım atmak zorunda kaldı.Hem cadı hem de mezar kazıcı olarak bilinen Toz-karısı ile konuşup, prensi öldürmek için bir yol bulmasını isteyecekti.Bunun üzerine Toz-karısı ona 3 imkansız görev verdi; Baykuş bezi ve ısırgan otundan bir pelerin dikmek, lanetli kemiklerden bir köpek yapmak ve kilden bir kavanozda ay ışığını tutmak.Ablasını kurtarmak için tüm imkansızlıklara göğüs germeye hazır olan Marra, böylece macerasına başlayacaktı.
Beklentim yüksekti ve karşılayamadı açıkçası.Basit bir çocuk masalı gibi geldi bana.Başlangıç noktası güzeldi ama ilerledikçe beklediğim reaksiyonu alamadım kitaptan.Marra 30 yaşında bir kadın olmasına rağmen konuşması, davranışları vb. 18 yaşındaki bir kızmış gibi geldi çoğu zaman.Yazarın çoğu kitabı beğeniliyor, diğer kitaplarına da bakacağım yine de.
