“Gerçekten kadın olmayı hiç istemedim. Bunu yapmamın tek sebebi, yapabileceğim en büyük hata olduğunu düşünmemdir. Çok saçma ve yıkıcı ve kime sorsan benim hatalı olduğumu söyler. O yüzden bunu yaşamaya karar verdim. Anlamıyor musun? Hayatı doğru düzgün yaşamak için eğitilmişiz biz. Hata yapmamak için. Ne kadar büyük bir hata yaparsam, o kadar kurtulma ve gerçek bir hayat yaşama şansım olacağını fark ettim” diyor Brandy.
Güzel ve başarılı manken Shannon’un hayatı geçirdiği kazayla altüst olur. Hastanede tanıştığı transseksüel Brandy ona kendi ‘hikayesini’ yazma konusunda rehber olur. Shannon, eski erkek arkadaşı ve Brandy, gittikleri her yerde isim ve hikayelerinin değiştiği bir yolculuğa çıkarlar. Bu yolculuk boyunca onlar şaşırtıcı olaylarla karşılaşırken bize de tüketim toplumunun çarpıklıklarını gösterirler.
Hikaye çok sürükleyici. Tüm Palahniuk romanlarında olduğu gibi sürpriz gelişmelerle dolu. Güzellik anlayışı yerden yere vuruluyor ve insanları soktuğu kalıpların acımasızlığı gözler önüne seriliyor. Bize dayatılan ‘doğrular’ yerine hata yapmanın özgürlüğü sorgulanıyor.
Fakat kitabın diline bir kaç eleştirim var. Çeviri konusunda bazı zorlamalar var. Özel isimlerin zorlama türkçeleştirilmesine karşıyım. Buradaki ‘uzay dikilitaşı’ çok zorlama olmuş, space needle olarak kalmalıydı. Ayrıca TDK sözlüğüne de baktım ‘emlakçi’ diye bir kelime yok. Bu tür nüanslar- bana göre hata- inanılmaz dikkat dağıtıyor okurken.