Mağaralar, yeraltı dünyasını, yer yüzüne bağlayan birer kapı gibi idiler.
Göktürkler (T'u-chüeh), eski Hun'lann (Hsiung-nu) soylarından gelirler ve onların bir koludurlar. Kendileri ise, Aşina (A-shih-na) adlı bir aileden türemişlerdir. (Sonradan çoğalarak), ayrı oymaklar halinde yaşamağa başladılar.
Reklam
Kurdun, wu-sun Kiralının oğlunu emzirmesi
W u-sunaların Kiralına K u n -m o derler. İşittiğimize göre, bu kiralın babasının, Hunlarm batı sınırında küçük bir devleti varmış. Hun hükümdarı, bu Wu-sun Kiralına taarruz etmiş ve Kunmo'nun babası olan bu kıralı öldürmüş. Kun-mo da, o sıralarda çok küçükmüş. Hun Hükümdarı ona kıyamamış. Çöle atılmasını ve ölümü ile kalımının, kendi kaderine bırakılmasını emretmiş. Çocuk çölde emeklerken, üzerinde bir karga dolaşmış ve gagasında tuttuğu eti, ona yavaşça yaklaşarak vermiş ve uzaklaşmış. Az sonra çocuğun etrafında, bu defa da bir d işi kurt dolaşmağa başlamış. Kurt da çocuğa yanaşarak memesini çocuğun ağzına vermiş ve iyice emzirdikten sonra yine oradan uzaklaşmış. Bütün bu olan biten şeyleri, Hun Hükümdarı da uzaktan seyredermiş. Bunları görünce, çocuğun kutsal bir yavru olduğunu anlamış ve hemen alıp adamlarına vermiş. îyi bir bakımlada büyütülmesini emretmiş. Çocuk büyüyerek bir yiğit olmuş. Hun Hükümdarı da onu ordularından birine komutan yapmış. Gittikçe gelişen ve başarı kazanan çocuğa gönül bağlayan Hun Hükümdarı, babasının eski devletini ona vererek, onu Wu-sun Kıralı yapmış.
... Çong atasın öltürsün, çogol çunak bu bolsun.” Yani: Bu oğlan kendi eli ile kendi babasını öldürsün. Bu kadar korkunç bir er olsun!
Mete’nin tahta çıktığı sırada, Tung-hu’lar en kuvvetli çağlarında bulunuyorlardı. Mete’nin, babasını öldürüp de onun yerine tahta çıktığını öğrenince, hemen bir elçi gönderdiler. Elçi Mete’ye gelerek, babası Tuman’ın, yorulmadan 1.000 mil koşan meşhur atınm kendilerine verilmesini istedi. Mete hemen, vezirleri ile (devletin ileri gelenlerini)
“ Mete, bandan sonra vızlayan bir ok icad etti ve askerlerini talim ettirmeğe başladı. (Tamamen atlı olan) askerlerine, nereye ok atma emredilirse, hemen oraya dönüp ok atmalarını emretti. Kim bunu yapmaz (veya hafifçe tereddüt geçirirse), hemen onun başının kesileceğini ilân etti. Ayrıca avda da, (Mete’nin) vızlayan okunun hangi yöne gittiğine (herkes dikkat edecekti). Vızlayan okun gittiği hedefe, (Mete ile birlikte) ok atmayanların da, hemence başı kesilecekti. (Bir ara) Mete dönmüş ve kendisinin meşhur aygırının karnına, bir vızlayan ok atmıştı. Kendisi ile beraber aynı anda ok atmayanların da, başlarını (hemen oracıkta) kestirmişti. Mete, (sonra da) kendisinin çok sevdiği karışma bir ok atmıştı. Askerlerin bazıları duralamış ve Hatuna ok atmağa cesaret edememişlerdi. Mete, (dur al ayıp, ok atmayanları da tespit etmiş) ve başlarını hemen orada kestirmişti. (Artık askerler disipline alışmış ve her şeyi öğrenmişlerdi). Mete, askerleri ile bir ara ava çıktı. (Askerlerini tecrübe etmek için), vızlayan okunu, kendisinin güzel başka bir atma attı. Askerler de, bir kişi bile geri kalmaksızın, ata ok atıp vurdular. Mete artık, askerlerinin talim ve terbiyede iyi bir kıvama geldiklerini anlamıştı.
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.