, ".. Devrinin insanını tanımayan cahildir." ..
Namaz kolay kılımıyor, dikkat etmek lazım.
"Rüku tesbihindeki “azim” kelimesini “ظ” harfi ile değil de “عزيم” olarak telaffuz edenlerin mana değişeceği için namazları bozulur. “عظيم” olarak telaffuz edemeyenlerin “kerim” demeleri gerekir. Bu hatadan sakınmak gerekir; zira halkın çoğu bundan gafildir.''
Reklam
Tadil-i erkan kasten terk edilirse, İmam-ı Ebu Yusuf’a göre namaz bozulmuş olur. İmam-ı A’zam ile İmam-ı Muhammed'e göre bozulmuş olmaz ise de vacibin kasten terki sebebiyle namazın iadesi vacibdir. Unutarak terk edilince de secde-i sehv gerekir. (Merğînânî, el-Hidâye, I, 53; İbn-i Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, II, 157-158; ).
Sadi-i Şîrâzî hazretleri, Gülistan’ında bir sarhoş hikâyesi anlatır. Sarhoş, kendinden geçmiş bir şekilde yol kenarında uzanmış yatıyordur. Yanından geçen bir âbid (sürekli ibadet eden) ona nefretler bakar ve yoluna devam eder. Bu esnada sarhoş âbidin arkasından şu ayet-i kerimeyi okur “Rahman’ın kulları, bir günahkârın yanından geçerken müsamaha ile geçerler.” (Furkan, 72) Şîrâzî, âbidin bu tutumunu eleştirir ve günahkâra güzel yüz göstermek gerektiğini söyler. Bu hikâyede asıl vurgulanmak istenen ise âbidin kibridir. Kendini günahlardan koruyan ama kalbini kibirden koruyamayan âbidin acınası hali ortaya konur. “İbadetin kibri” çeşitli tasavvuf kitaplarında anlatılan bir hal olup bundan kurtulmak açıkçası hiç de kolay değildir. Çünkü kendini günahlardan yalıtan biri ister istemez bu hali kendisinin başardığını ve bu sebeple Allah katında yüce bir yerinin olduğunu düşünür. İşte kibir de burada başlar. Sonra kendi gibi olmayanları küçük görme durumu gelir. Çünkü kibir, başkalarının sırtına basarak yükselme halidir. Bu sebeple olsa gerek İbn-i Atâullah el İskenderî hazretleri Hikem-i Atâiyye’sinde; “Zillet ve yalvarmaya götüren bir günah, izzet ve kibre götüren amelden daha hayırlıdır” buyurur. edebifikir.com/gunluk/ruzgara-...
Sadi-i Şîrâzî hazretleri, Gülistan’ında bir sarhoş hikâyesi anlatır. Sarhoş, kendinden geçmiş bir şekilde yol kenarında uzanmış yatıyordur. Yanından geçen bir âbid (sürekli ibadet eden) ona nefretle bakar ve yoluna devam eder. Bu esnada sarhoş âbidin arkasından şu ayet-i kerimeyi okur “Rahman’ın kulları, bir günahkârın yanından geçerken müsamaha ile geçerler.” (Furkan, 72) Şîrâzî, âbidin bu tutumunu eleştirir ve günahkâra güzel yüz göstermek gerektiğini söyler. Bu hikâyede asıl vurgulanmak istenen ise âbidin kibridir. Kendini günahlardan koruyan ama kalbini kibirden koruyamayan âbidin acınası hali ortaya konur. “İbadetin kibri” çeşitli tasavvuf kitaplarında anlatılan bir hal olup bundan kurtulmak açıkçası hiç de kolay değildir. Çünkü kendini günahlardan yalıtan biri ister istemez bu hali kendisinin başardığını ve bu sebeple Allah katında yüce bir yerinin olduğunu düşünür. İşte kibir de burada başlar. Sonra kendi gibi olmayanları küçük görme durumu gelir. Çünkü kibir, başkalarının sırtına basarak yükselme halidir. Bu sebeple olsa gerek İbn-i Atâullah el İskenderî hazretleri Hikem-i Atâiyye’sinde; “Zillet ve yalvarmaya götüren bir günah, izzet ve kibre götüren amelden daha hayırlıdır” buyurur.
Sulhi Ceylan
Sulhi Ceylan
edebifikir.com/gunluk/ruzgara-...
Delil, bir şeyin haram olması için aranır. Helal olması için delil aranmaz. ibn-i Abidin
Reklam
166 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.