Uzun soluklu öyle cok çabuk okunamayacak hatta ders yapılabilecek formatta bir eser
Hz ismail, Hz ibrahim akebinde Hz Muhammed s.a.v ve bir çok peygamberin de içinde anlatıldığı ayetlerle desteklenen anlatım ve anlatımın insanı götürdüğü muazzam ufuklar diyorum ben
çok severek hiç bitmesini istemeyerek okudum.
Siyer kitaplarını zaten çok seviyorum
Bu kitapta kaynak olacak kadar kapsamlı buldum ben.
Iyi okumalar :)
"Peygamberlerin Babası" olarak anılan Hz. İbrahim'in iki oğlu vardı: İshak ve İsmail (a.s.) O, oğlu İshak ın neslinden birçok peygamberin geleceğini Cenab-ıHakk'ın İlhami ile bilmişti. Ancak, çok sevdiği Hacer'den dünyaya gelen oğlu İsmail'in (a.s.) neslinden peygamber gelip gelmeyeceği meçhul idi.
İlk banisi Hz. Adem olan yeryüzünün ilk mabedi Kabe, uzun zamanın geçmesiyle yıkılmış, âdeta yerle bir olmuştu. Hz. İbrahim, bu ukaddes binanın tekrar inşası için Cenâb-ı Hakk'tan emir aldı ve oğlu İsmail'le birlikte derhal çalışmaya koyuldu.
Kabe'nin inşası tamamlanınca, baba oğul ellerini dergâhı ilâhî'ye açarak şöyle yalvardılar:
" Ey Rabb'imiz!.. Neslimizden gelen Müslüman Ümmet İçinden bir peygamber gönder; ki o, onlara âyetlerini okusun, Kitab'ı ve hükümlerini öğretsin, onları günahlardan temizlesin!"
İşte, Cenâbı Hakk, yapılan bu samimi duayı cevapsız bırakmadı ve Hz. İsmail'in neslinden Peygamberlerin Reisi Hz. Muhammed'i (s.a.v.) göndererek kabul etti. Bu gerçeği bizzat Kâinatın Efendisi, "Ben, babam İbrahim'in duasıyım." diyerek ifade buyurmuşlardır.
BÂZI MEŞHURLARIN MUHAMMED
ALEYHİSSELÂM HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ
Müslüman olmayan bâzı meşhurların, Resûl-i ekrem
sallallâhu aleyhi ve sellem efendimiz ve İslâm dîni
hakkındaki sözleri şöyledir:
Napolyon:
Târihe dünyânın en büyük askerî dehâlarından biri,
aynı zamanda kıymetli bir devlet adamı olarak geçen
Fransız İmparatoru Napolyon şöyle
Kullukta teslimiyeti, dostlukta vefası olmayanların sadakati, zorluk gelinceye kadardır. Oysa kulluk, her şeye “rağmen” olmalıdır. Gerçek sevgiye ulaşanların, yaşadıkları tecellilerden “Yandım Allah, dondum Allah!” diye şikâyetleri olmaz. Bizler ilahî aşkın keremine mazhar olabilirsek İbrahim gibi İsmail’den, İsmail gibi de candan geçeriz. Eğer Muhammedî tadı, gönül damağımızda tatmadıysak, bütün tatların sadece dil damağında ve nefsanî arzularda olduğunu zannederiz