Murathan Mungan
Şimdi biz neyiz biliyor musun? Yıkıntılar arasında yakınlarını arayan öksüz savaş çocukları gibiyiz. Umut ve korkunun hiçbir anlam taşımadığı bir dünyada bir şey bulduğunda neyi ne yapacağını bilemeyen çocuklar gibi. Artık hiçbir duygusunu anlayamayan çocuklar gibi. Ve elbet biz de bu aşkta büyüyecek, her şeyi bir başka aşka erteleyeceğiz.
Neredeler ki şimdi, bizim için bir zamanlar yaşamsal önemi olan o ötekiler—nerelere gittiler, nerelerde kaldılar: biz, arıyor, soruyor muyuz onları— neyiz ki biz zaten?!—— Anılar, ve anılar, ve anılar, ve unutmalar, ve unutulmuşluklar...
Sayfa 41
Reklam
İşte, şimdi, bu gelecekteki tehlikelere karşı, önce coğrafyamızın ve tarihimizin bize emrettiği görevi üstlenelim. Bu görev, sınırların sun'i olduğunu bilerek, milletimizin parçalanmış olduğunu bilerek, yeni baştan kendimizi tanımamız ve kendimizi tanımlamamızdır. Biz neyiz? Biz sadece bir ırktan ibaret değiliz. Biz bir medeniyetin milletiyiz. Bu medeniyet, İslâm Medeniyetidir. Medeniyetimiz, büyük, bir kriz geçirmiştir. Bu krizin sonucunda düşmanlar, bundan yararlanmıştır. Ve bu sebeple devletimiz parçalanmıştır, milletimiz bölünmüştür. Şimdi, önce bu noktadan, yani 1918'de uğradığımız o büyük felâketten yola çıkarak, ondan sonra yaptığımız yanlışlıkları ayıklayarak, tıpkı Rusyada çöken rejimin, sun'i rejimin benzeri olan, islâm ülkelerindeki rejimleri yeniden ve kökten sorgulayarak ve en tabii, en tarihî, en tarihî-sosyolojik baza oturarak, yeni baştan varolmamız lâzımdır. Bu varoluşu bu millet yapacaktır. Kendimize güvenmeliyiz. Çünkü: geçmişimizde, atalarımızın temelini attığı büyük bir medeniyet yatmaktadır. Bu medeniyet ölmemiştir. Bu medeniyetin milleti de ayaktadır. Ancak, bu medeniyet kriz geçirmiştir. Bu millet de bölünmüştür. Her parçası sürekli bir propaganda, telkin altındadır. Ve birbirinden koparılmak için, her şey yapılmaktadır. Meselâ, suriyelilere, öbür araplara, siz arapsınız, türkler geldi sizi istila etti, sizi sömürdü denilmektedir. Bizde de, yüz yılı aşkın süredir, ne Şam'ın şekeri ne arabın yüzü denmektedir.
Bana bir yalan söyle, ama bu yalan senin olsun, senin uydurduğun bir şey olsun, alnından öpeyim! Kendine ait bir yalan, başkalarına ait gerçekleri tekrarlamaktan belki de daha iyidir. Birincisinde sen bir insansın, ikincisinde ise bir papağan! Biz şimdi neyiz?
Sayfa 249
Şimdi biz neyiz biliyor musun? Akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz. Birbirine uzanamayan Boşlukta iki yalnız yıldız gibi Acı çekiyor ve kendimize gömülüyoruz Bir zaman sonra batık bir aşktan geriye kalan iki enkaz olacağız yalnızca Kendi denizlerimizde sessiz sedasız boğulacağız Ne kalacak bizden? bir mektup, bir kart, birkaç satır ve benim su kırık dökük şiirim Sessizce alacak yerini nesnelerin dünyasında Ne kalacak geriye savrulmuş günlerimizden Bizden diyorum, ikimizden Ne kalacak?
Murathan Mungan
Murathan Mungan
Neydi? Samim.. Beni ona bağlayan hisse bir isim takamıyorum. Aşk değil bu. Dostluk değil. Dostluk ve ahbaplık gibi, zora gelince feda edilebilecek bir şey değil. Sevilmenin gururu var tabiî bu biraz da sevmektir. Aşka yakın bir sempati mi? Galiba. Çünkü aşk olsa, ona hürriyetimi feda ederdim; kuvvetli ve sempati olmasa, onu hürriyetime feda ederdim. İkisini de yapamıyorum. İşte bu sallanmak fena. Yine Samim haklı demek. (Of... Bu adam hak milyonlarını istif etmeye doyamıyor mu? Ne olur, biraz da haksız olsa...) Haklı, çünkü birincimle ikincim arasında sallanıyorum. Haksız, çünkü bana sahip olabileceğim hiçbir hak bırakmıyor. Aşk disiplini içinde hürriyetimi de haksız buluyor. Öyleyse, mademki ben hep haksızım, haksızlık yapmaya mahkûmum demek.
Sayfa 189 - MeralKitabı okuyor
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.