Gözyaşı artık, kalple alâkasını kesti, sinir işi oldu. Resmî ölülere ağlar gibi, hıçkırın, durun, sahte, sahte... (Bastonunu pencerelere doğru uzatıp gençlere) Çekilen güneşi görmüyor musunuz? İşte böyle çekiliyor kalp ve merhamet aramızdan... Güneş değil, bütün bir cihan, kalp güneşinin peyki bütün bir cihan batıyor!
Bir yere gideceğiz ki, fabrika bacalarıyla mezar taşlarının başbaşa verdiği nokta... Yaşadıklarını sananlarla, öldükleri sanılanların sınır çizgisi...
Sayfa 46 - Büyük Doğu YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Bir dua cümlesi geçiriyor kalbinden kalabalıklar içinde yapayalnız bir adam; duasına kim amin diyecek? Bir turna sürüsü geçiyor şehrin üstünden; onları kim farkedecek? Ufukları dünyanın en güzel kızıl tonlarına boyuyor güneş, şiirini kim yazacak? Limanda hafifçe sallanarak uyukluyor bir sandal; resmini kim çizecek? Hayatın sırrını uluorta ifşa ediverse mesela bir bilge; o sırra kim can kulağını verecek? Yolunu kaybetmiş şen şakrak bir nakarat; şarkısını bulmasına kim yardım edecek? Yuvasından düşmüş bir serçe yavrusu; yuvasına kim geri koyacak? Havada asılı duruyor bir feryad; imdada kim koşacak? Ağlar gibi uluyor uzun uzun sokakta terkedilmiş bir köpek; başını kim okşayacak? Bir köşede ömrünü tüketiyor eski bir ahşap konak; içine kim yeniden bir parça hayat koyacak? Hikayenin bir yerinde ayrı düşmüş iki sevgili, aralarını kim bulacak? Nasıl sevebildiğini unutmuş bir gönüle, sevdayı kim hatırlatacak? Kırık kalpler, kırık hayaller, hayrına kim yapıştıracak? *** Gökhan Özcan, Yine Aynı Hikaye
Zaman, iki ucu sivri bir ok… Ne tarafa gittiği belli değil… Mezara doğru mu, beşiğe doğru mu, belli değil… Eğer genç önde olan, son olan demekse, o ben miyim, siz misiniz, belli değil… Zaman diyor ki bana önde olan sensin! Beni anlamak için kafa patlatandır önde olan… O sensin!.. Sana geri diyenler de, beni aldatıcı kıvrımların içinde akılı tersinden görenler… Zamanı anlatın çocuklar; anlamak değil de, düşünün yeter! Zamanın yuvarlağını düşünün, meşin topunkini değil…
CANIM İSTANBUL
Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar; Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar. İçimde tüten bir şey;hava,renk, edâ, iklim; O benim, zaman, mekân aşıp geçmiş sevgilim. Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur; Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur. Denizde toprak, yalnız onda ermiş visale; Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda misale. İstanbul benim
Sayfa 316 - Büyük Doğu YayınlarıKitabı okudu
Eğitim sistemimiz ahşap bir konağa benziyor. Temeli yok, tahtası çürük, tavanı yıkık, pencereleri kırık, alev alev yanan bir ahşap konak...
Sayfa 173Kitabı okudu
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.