Cemil meriç
Tam adıyla Hüseyin Cemil Meriç, Birinci Balkan Savaşı sürerken 1912'de Meriç nehri yakınlarındaki Dimetoka'dan Hatay'a göçmüş bir ailenin çocuğu olarak 12 Aralık 1916'da Reyhanlı ilçesinde dünyaya geldi. Cemil Meriç'in kişiliğinde ailesindeki göçmenlik psikolojisinin, doğduğu, çocukluğunu ve gençliğini içinde geçirdiği
“Şartlar ne olursa olsun ahlak eğitimi asla ussal olmamalıdır .”
Reklam
Her şahsın başına bir polis dikmek mümkün olamadığı gibi, sadece kanunlarla bir toplumu yönetmek de imkansızdır. Sosyal hayatın, vahşet ve dehşetten uzak; aksine arzu edildiği tarzda huzur, sükun, refah ve mutluluk içerisinde devam edebilmesi için insanların eğitimi şarttır. Fertler, mutlaka seviyeli bir eğitim-öğretim sürecinden geçirilmeli, hayatlarına yön verebilecek birtakım ahlâkî prensipleri edinmeleri ve sosyal hayatta, bir nevi otokontrol sistemi denilebilecek “Emri bi’l-ma’ruf nehyi ani’l-münker” ilkesiyle takip edilmelidirler. Ahlâk olmadan, insanların yönetimi için kanunların kifâyetsizliği nasıl bir gerçekse, güzel ahlâkın bir nevi hayata intikâli mesabesinde olan âdâb-ı muâşeret olmadan da ahlâkın, bir nazariye olmaktan öteye geçmeyeceği de öyle bir gerçektir. Bu demektir ki, bireysel ve sosyal hayatta âdâb-ı muâşeret olmadan ahlâkın, ahlâk olmadan da kanunların fert için dünya ve ahiret saadetini temin edebileceğini söylemek pek mümkün gözükmemektedir.
Sayfa 21 - Fecr yayınları
İÖ 31 yılında Roma’da Mimarlık Eğitimi
… Dolayısıyla iyi bir mimar, hem teorik hem pratik olarak çok çeşitli bilim ve sanat dalıyla harmanlanmış bir eğitim sürecinden geçmek zorundadır. Bu eğitimin ana dalları edebiyat, aritmetik, geometri, teknik resim, müzik, astronomi, hukuk, tarih, doğa felsefesi ve ahlak felsefesidir.
Sayfa 14 - SunuşKitabı okuyor
Aristo'nun tanımına ve eskilerden naklederek benimsediği görüşe göre iyilik, bütün tarafından amaçlanan son gayedir. Bu gaye için yararlı olan şeye de iyilik denir. Mutluluk ise, ona ulaşana göre bir iyilik ve onun için olgunluktur. O hâlde mutluluk bir nevi iyiliktir.
Bir bölüm Batılı düşünürlere göre, bir ulusal devlet kendi sınırları içinde aynı "ırk"tan olan kimseleri toplar. Başkalarına göre, ulusal devlet'in yurttaş'ı, belirli sınırların içinde yaşamayı kabul ederek buradaki yasaları kendi yasaları sayan kişilerdir. Ziya Gökalp bu iki ilkeyi de reddediyordu. Ona göre, ulusal varlığın özü paylaşılan bir kültür'dü. Bu kültürün paylaşılması, aynı eğitimin, değerlerin ve heyecanın paylaşılmasıydı. Böylece, millet, aynı eğitimi almış, aynı dili konuşan, aynı duyguları, idealleri, din ve ahlak öğelerini ve estetiği paylaşan kişilerden oluşmaktaydı.
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.