''Eğitimini tamamlanmıştı, toplumun yarattığı ve yargıladığı , yine aynı topluma savaş açmış bir devrimci , silahlı bir işçi olarak oradan ayrılıyordu.''
Kömür karası...Bir kere bindin mi o sıkış sıkış saat altı buçuk konservesine daha geri dönüşü yoktur. Karanlık, boşluk, kömür kokusu ve evet fakirliğin o pis ağız kokusu tüm salonları sarmış durumda. İnsanlar çaresiz ve kimsesiz sabahın bilmem kaçında girip akşamın bilmem kaç köründe gün ışığı ümidi ile dışarı çıktıklarında bile hala saat sabahın dördü gibi karanlık ve zifiri...Ama elleri mahkum her günün sabahında evine kuru bir kayıntı mideye de en adi birayı indirebilmek için inmek zorundalar o karanlık madene...
Ve karşınızda Emile Zola'nın o destansı romanı Germinal. Yokluk, açlık, çaresizlik , isyankarlık, hak, hukuk, ihanet, sahtekarlık , kahpelik, aşk, ve alışılagelmiş evvelinden beri devam eden evlilik hikayeleri...Ne ararsanız bulacaksınız ille de mücadele ile yoğrulacaksınız.
Kitabın anlatımı, betimlemesi, olaylar, kurgu sizi sizden alıp döneme öyle bir götürecek ki kitabı bir çırpıda okuyup bitirdiğiniz de bir dakika neler oluyor ve ben neredeyim diyeceksiniz.
Ve o şanlı insanlar , o emekçiler, öpülesi kömür karası ellerin çıkardığı isyana şahit olacaksınız..Bazen de kokuşmuş kömür kokusu eşliğinde bira bardaklarını mücadelenin şerefine kaldıracaksınız. Ve diyeceksiniz ki yaşasın işçi sınıfı , yaşasın emeğin mücadelesi...
''Hem yalnız olmak daha iyidir , insan o zaman dilediği gibi karar verir.''