Allah ŞAHADETLERİNİ kabul etsin.
MEKANLARI CENNET OLSUN 2015-2016-2017 YILI TEMMUZ AYINDAN BERİ 1170 VATAN EVLADI ŞEHADETE ERDİ 1-ŞEHİT POLİS MEMURU BÜNYAMİN TORĞUT 2-ŞEHİT POLİS MEMURU OKAN ACAR 3-ŞEHİT POLİS MEMURU FEYYAZ YUMUŞAK 4-ŞEHİT UZMAN ONBAŞI MÜSELLİM ÜNAL 5-ŞEHİT ASTSUBAY MEHMET YALÇIN NANE 6-ŞEHİT POLİS MEMURU TANSU AYDIN 7-ŞEHİT ASTSUBAY İSMAİL YAVUZ 8-ŞEHİT UZMAN
Geçmişte dindar oldukları bilinen zatlar, Hasan Ali'den Memduh Şevket'e kadar, artık "dindar gözükmemek için" ellerinden geleni yapıyorlardır. Mebus olan eski bir hoca, poker oynayıp rakı içerken Allah'a küfretmektedir. Konya'da yine eski bir mebus ve eski bir hoca, camileri ve mescitleri hala neden yaşattığımızı sorar Mustafa Kemal'e. Hamdi'nin gözlemlediği kadarıyla o gün anlaşıldığı şekliyle laiklik, "tatbiki dinsizlikten başka bir şey değil"dir.
Reklam
Dönemin hakim entelektüel havasını takip eden radikal kanada mensup yönetici elitler, lslam'ı o zamanlarda dahi miadını doldurmuş bir kurum olarak görürler. Kazım Karabekir, daha 1923 yılında, Mahmut Esat (Bozkurt), Tevfik Rüştü (Aras) (ki ikisi de sonrasında uzun yıllar bakanlık Dışişleri ve Adalet- yapacaklardır) ve Ali Fethi'nin (Okyar) (ki sonrasında Başbakanlık yapacaktır) lslam'ı kaldırmanın propagandasını yaptıklarını aktanr. 1930'ların başında farklılaşan şey, Sovyet tecrübesinden de kuvvet bulan radikallerin, İslam'ın kısa süre sonra yok olacağından emin oluşlarıdır. Radikal yaklaşım artık Atatürk'ün çevresinde hakim görüş halini almıştır. 1930 yılı Kasım ayında Atatürk ve yakınındakilerin çıktıkları yurt gezisi esnasında Limancı Hamdi'nin aslında telifçi çizgisinin klasik bir argümanını dillendirmesi ve "Laiklik inkılap namına her ne yapıyorsak, hepsini lslam olduğumuz halde de yapabiliriz" demesi çok sert tepkiyle karşılanır.
Ali Naci Karacan, çıkardığı inkılap gazetesinde, daha 2 Aralık 1930 tarihindeki başyazısında "Rusya'da nasıl bir komünizm, ltalya'da nasıl bir faşizm varsa, bizde de bir Kemalizm olmalıdır" diye yazar.
Ali Fuat Cebesoy, 1925 yılında Türkiye'nin yönetiminin "İtalya'da tatbik edilen totaliter rejimin aynı olan bir idare" olduğunu düşünmektedir. Falih Rıfkı da faşist İtalya ile Türkiye arasında önemli benzerliklerin var olduğu iddiasındadır; ki zaten 1930'lar boyunca "Tek Parti elitinin faşizme olan özel alakası" iyiden iyiye açığa çıkar.
Hiıler'in özel sohbetlerine yansıyan Atatürk hayranlığı, dönemin Hitler ile görüşen devlet görevlilerine de aksettirilir. Berlin ziyaretinde (1933) Siirt milletvekili Mahmut Soydan'a "Yaptığım işe başlarken ve yapılan işin başarılacağına inanırken, hep sizin Şefinizi kendime örnek aldım" der. Yine Falih Rıfkı Çankaya'da, Ali Fuat Cebesoy, Yunus Nadi, Necmettin Sadak gibi isimler ile birlikte iştirak ettiği Hitler'in 50. yaş günü kutlamalarında (1939), Hitler'in kendilerine söyledikleri şu sözü aktarır: Hitler, o delice gururlu Hitler demişti ki: "Mustafa Kemal, bir millet bütün vasıtalarından mahrum edilse dahi, kendini kurtaracak vasıtaları yaratabileceğini isbat eden adamdır. Onun ilk talebesi Mussolini'dir, ikinci talebesi benim!"
Reklam
439 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.