Her evden bir kişinin üniversiteye girebildiğini söyleye mem. Bir elin parmaklan kadardı şehirlerdeki okul kapılarının yolunu tutabilenler. Bu ders çalışma furyasına köylü de kendini kaptırmış, vaktiyle "Mao gibi uzuuun bir yol yürümek lazım" , "Derler ki devrim, şükür Yaradan'a, kırklar cemi gibiymiş," diyen kadınlar şimdi çeşme başlarında "Anam anam, fenle matematik çok zor," sohbetlerine koyulmuştu.
Erkeklere gelince ... Yaşını almış olanlar kendilerini bağa bahçeye adadı. Ayran, soğan, bulgur pilavıyla geçti onların günleri. Sanki başkaları pirzola mı yiyordu? Köylü hali işte, bulgur baş tacıydı.
Almanya'da katıldığı bir söyleşiden dönen Can Yücel'e "Almanya'yı nasıl buldun?" diye sorarlar. Can Yücel sinirle cevap verir "Nasıl olacak ulan, her şey öyle düzgün ki, insanın kafası karışıyor." 😉
Yalan da değil.
Karmaşıklığa o kadar alışmışız ki, işimiz biraz yolunda gitse, yönümüzü kaybediyoruz.
Ya da bir parça gülsek, “Çok güldük. Bakalım başımıza ne gelecek?” diye tedirgin oluyoruz.
Kaygılı ve kaos dolu bir toplum olduk vesselam.
Memleketin yarısı hastanelik, yarısı hapishanelik.
Her işimiz yarım yamalak.
Her işimiz özensiz.
Sabah fırına gittim.
Sade poğaça kalmamış. Fırın sahibi “Peynirli poğaça var, vereyim mi?” diye sordu.
“Peynirli sevmiyorum.” dedim.
Sırıttı.
“Yok yok” dedi “Zaten adı peynirli poğaça. Arada bir denk gelirse, peynir koyuyoruz.” dedi.
Aziz Usta’nın dediği gibi.
“Yaptığımız en iyi şey ayran. Ama onun da yarısı su.”
Kitap tamamen Türk yaz dizileri gibi okurken bunu hissediyorsunuz tabi tek farkı onların sonu mutlu sonla biterken bunun karamsarlıkla ve mutsuzlukla bitmesi.
Ana karakterimiz Aslı bir gün iş için başvurduğu yerden çağrılır ve gider ancak iş görüşmesi yaşanmaz ve kendisini oyaladıklarını düşündüğünden bilmeden gittiği işin patronunu azarlar tabi
Bu boğucu, iç karartia havanın, yaşamın avuntusu çiydir.
Şair, kendinin ar- dındadır, kendine varamamanın, kendine yalan söylemek zo runda oluşunun acısıyla, kendinin, kendisiyle aradığı hakikatin ardındadır. Hakikatin ardında, onunla sevişmek, onunla evlen- mek için. Ulaşamayacağını bile bile arayan: Delidir şair. Işıltılı. parlak, renkli