Hazret-i Ebû Bekir'in (r.a.) bir lâkabı da "Atîk"... Yüzünün güzelliğini ve nesebinde hiç bir leke bulunmadığını belirten ulvi mâna... Mahlas ve sıfatlarını ışıldatıcı "Sıddîk" ise hepsinin üstünde bir tâc...
Sayfa 30
Evet, Ebu Kuhâfe oğlu Ebu Bekir, sonsuzluk çığırına (bir) numaralı yolcu olarak ayak bastı. O, öteden beri Allah'ın Sevgilisinin en büyük dostudur. Daima gelir, daima onunla sohbet eder, daima onunla dertleşir ve içi dışı nur dolu, İstikbalin Nûr Müjdecisinden ayrılırdı. Kureyş'in yolunu da dalâlet görenlerdendi...
Sayfa 23
Reklam
O Cenâb-ı Muhammed varlığın bir tanesi, İşte güneş, ay, yıldız nurunun pervanesi.
Sayfa 12
Sahâbî, Peygamber tabiriyle gökteki parlak yıldız. Sahabi, Müslüman olarak O'nu bir kerecik gören, yahut, O'nun tarafından bir kerecik görülmüş olan... Cihan Peygamberini bir kerecik gören... İsterse tek saniyecik olsun... Bir kere o varlık nurunun mukaddes yüzüne bakmış olan... İsterse bir an sürmüş olsun... Ne zaman kıymet taşır, ne mekân... İsterse tek lâhza ve göz plânının en uzak haddi içinde görsün... Tek O'nun nazarı kendisine değmiş bulunsun... Bu görüş ve görülüş öyle bir imtiyaz ki, bundan daha üstün bir şey tasavvur edilemez. O, mukaddes gözlerinde ilâhî okyanusların kaynaştığı sonsuzluk nebisini görmek veya onun tarafından görülmek...
Sayfa 11
Biz birzamanlar İslâm dinini öğrenirken, coğrafya veya fizik tahsil eder gibiydik. En uzun, en bol su akıtan nehri ve en yüksek gölü öğrenir; öylece bırakırdık. Kur'an, peygamber ve ashâb hakkındaki bilgimiz böyle idi. Fakat bugün anladık ki, islâmi bilgiler, tatbik edilmek için öğrenilirmiş... İşte o zaman hayatımızın seyri birdenbire değişti. Bu değişiklik, bazı zahmetlere sebep olduysa bile, bu hal bir çekirdeğin neşv ü nemâ bulmasından başka bir şey değildi. Çekirdek çürümemek için, ebediyetin sırlarına atılır; kök ve dal budak salar ya... İşte bu çeşitten zahmetler de çekmişizdir. Fakat ebediyetin hazzı, her zahmeti çekilebilir hale getirmiştir...
Sayfa 9
Bu kitabı Asr-ı Saâdete açılan bir pencere kabul edebilirsiniz. Saâdet asrından, asrımıza saâdet getirmek için açılmış bir mazgal da kabul edebilirsiniz. Yine kabul edebilirsiniz ki, bu kitap diğerleri gibi değildir. Zaman öldürmek için değil, gönül eğlemek için değil, iş olsun diye de değil. Hatta ve hatta birşeyler öğrenmek için de bu kitabı okumayacaksınız. Bu kitabı okurken Kur'ân'ın nüzûl ettiği yıllara gidecek, İslâm dinini iki cihan serverinden öğrenen her şahsın şahsiyetinde dinimizin yaşanma tarzına dair birşeyler öğrenecek ve hemen bunu yaşamaya çalışacaksınız. Demek ki, her kitap kendi seviyesine göre insana birşeyler öğretir, amma hayatın saâdet sırlarını kesin çizgiler içinde veremez Fakat bu kitap gibileri, bu kaidenin dışında tutulmalıdır.
Sayfa 9
Reklam
Nebîler Sultanı (aleyhisselâtu vesselâm) Efendimiz Kur’ân-ı Kerîm’i bitirdiği zaman şu duâyı okuduğu rivâyet edilir: “Allah’ım! Kur’ân-ı mübîn hürmetine bana rahmet eyle, Kur’ân’ı bana îmân, nûr, hidâyet ve rahmet kıl. Allah’ım! Kur’ân-ı Kerîm’den unuttuğum oldu ise bana hatırlat, anlamadığım oldu ise anlat, gece ve gündüzde Kur’ân okumayı bana nasîb et. Kur’ân-ı Kerîmi (benim) lehimde hüccet kıl. Ey âlemlerin Rabbi!”
Resûlullah (sallâllahu aleyhi ve sellem) , O’na demiştir ki: “Ya Ebâ Zer! Gidip Allah’ın kitabından bir âyet öğrenmen, senin için yüz rek’ât nafile namaz kılmandan daha hayırlıdır. Ve kendisiyle amel edilsin veya edilmesin ilimden bir mes’ele öğrenmen, bin rek’ât (nafile) namaz kılmandan daha hayırlıdır.”
- Ey Mü'minler Emîri! Allah'ı bilir misin? + Evet, bilirim. - Öyleyse, Allah'tan gayrisini bilmeyesin! - Allah seni bilir mi? + Evet, bilir. - Öyleyse, Allah'tan gayrisi seni bilmez!
Sayfa 169 - Çelik YayıneviKitabı okudu
Kalbi çırpınan bir alev gibi yanmaya başladı. Elâ gözlerini iyice açtı, baktı, baktı. Baktıkça içi aydınlandı, gözleri kamaştı. İnsanı büyüleyici, eritici, yakıcı bir güzellik vardı Cenâb-ı Muhammed'de.
Sayfa 216
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.