Uzağa bakmak gözlerini kısıp
beklemek
bir şeylerin gelmesini
bir şeylerin olmasını beklemek
baharı beklemek, kışı, güzü
aybaşlarını beklemek
bir türlü doğmak bilmeyen günü
beklemek
ölümü
beklerken geçiyor hayat
sen de farkındasın, biliyorum
kaç kez ölüp gidiyoruz yaşarken
aynalarda kalıyor cesetlerimiz
Bir dönemin acı tarihine tanıklık eden Gökçer Tahincioğlu'na ait 'Kiraz Ağacı 'nı okuduktan sonra gözünüzde saklı kalan son gözyaşını da bırakıyorsunuz.
Daha adil bir yaşam için mücadele veren bir gençliğin ölüm orucuyla girdikleri mücadele ve sonrasında yaşananların ele alındığı hüzünlü bir konuyla hikâye okura ulaşıyor.
“Yukarıdan jetlerin gümbürtüsü ve sesler, her yer ateş, duman ve sis içinde.
Aşağıda çocukların çığlıkları; anne ve babalarının feryatları…
Tarih yine kendini tekrarlıyor; zamanlardan bir zaman gibi .”
Bu ağıttaki hikâye, 16 Mart 1988'de Halepçe şehrinde başladı. Nevruz'a sayılı günler kalmıştı. İnsanlar, baharı beklerken önce korkunç sesler, sonra da kokular yayıldı. Kokular öylesine güzeldi ki insanları cezbediyordu. Daha derinden solumak için pencerelerini açıp, dışarıya çıkıyorlardı. Ne yazık ki hiçbiri farkına varamamıştı; soludukları şeyin ölüm olduğunu. Çünkü solumak için dışarıya atılan her adımda elma kokulu gazlar insanların yüzünü gözünü bir anda yakıyor, oldukları yere yığılıveriyorlardı. İlk gözlemlere göre en az 5000 kişi ölmüş, en az 10.000 kişi yaralanmıştı.
#UNUTMA #UNUTTURMA
#HalepçeKatliamı
#16Mart1988