Istılahta fıkıh, «insanın amel cihetiyle lehine ve aleyhine olan şer'î hükümleri bir meleke hâlinde bilmesi» demektir. Diğer bir tarife göre fıkıh, «ameliyata, yani ibâdât, ukûbât ve muâmelâta müteallık şer'î hükümleri mufassal delilleri ile bilmek»den ibârettir ” (Bkz: Ömer Nasûhî Bilmen- hukuk-u islamiye ve istılahat-ı fıkhiyye kamûsu ,c:l, sh: 8)
Dârü’l Harb Meselesi: Cuma namazını dâr-i harbde bile kılmak câiz ve sahihtir. Merhum Ömer Nasûhî Bilmen, Büyük İslâm İlmihâli’nde: “Dâr-i harbde, Müslüman cemaatin uygun göreceği biri Cuma namazını kıldırabilir” demiştir. Çünkü Nebî (s.a.v.) henüz Medine’ye hicret buyurmadığı ve burada bulunan müslümanlar hâkim durumda olmadığı için, Medîne henüz dâr-i harb olmaktan çıkmış bile değildi. Hz. Peygamber (s.a.v.)’in; kendisinden emir gelmeksizin Cuma’yı kıldıran Es’ad b. Zürare (r.a.)’e, itirazda bulunmayıp bilâkis kabul etmesi ve (sonradan) Medine’de Cuma kılması için bir nâme gön-dermesi, dâru’l-harbde bile kılınan Cuma namazlarının sahih olduğuna gayet açık bir delildir!.. (Âlûsi Tefsiri, Cuma Sûresi Tefsiri) İbn-i Âbidîn’de: “Dâr-ı harb; orada, Cuma ve bayram namazları gibi, İslâm hükümlerinden (herhangi birinin) tatbik edilmesi ile dâr-ı İslâm olur, velev ki orada aslî kâfir kalsın, isterse İslâm Memleketlerine bitişik olmasın” denilmiştir. (Dürer) (İbn-i Âbidin, Reddül Muhtar, c. 3, s.391)
Reklam
Ahzab/59
Ey Nebî(yy-i zîşân)! Eşlerine, kızlarına ve inananların kadınlarına söyle ki; cilbâblarından (bir kısmına dolanıp, diğer) bir kısmını (da uzuvlarının şeklini belli etmeyecek vaziyette) üzerlerine sarkıtsınlar. İşte bu (suretle örtünmeleri), onların (câriyelerden ve İslâm’ın yasakladığı bazı aşağılık işleri yapan kadınlardan seçilip) tanınmalarına
Berceste Beyitler - 1338 Ceng kerden nefs-i şûm to-râ cihâd-ı ekberest Men ne-gûyem în suhen ez-gofte-i Peygamberest Uğursuz nefsine karşı cenk etmen senin için en büyük cihattır. Ben söylemiyorum. Bu söz, Hazret-i Peygamber’in ﷺ sözüdür. | Nasûhî (Ömer Nasuhi Bilmen)
88 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
Ömer Nasûhî Bilmen(rahimehullâh)’in, kendi beyânı ile edebî cihette iddiâ gütmeksizin yazdığı yegâne romanı. Hakîkî ve menfâatsiz bir sevdânın tasvîri; Hasan Tahsin Bey ile Sabiha Hanım’ın hikâyesi.. Okurken zaman zaman gözlerimin dolup, boğazımın düğümlendiğini farkettiğim ve farklı bir müessiriyetinin olduğunu düşündüğüm tavsiye edilesi bir eser. Kitabın arka kapağından: ''Bu roman balolarda, dans ve eğlence salonlarında büyük aşkını herkese açıklayarak gördüğü erkeklere karşı naz ve eda saçan yabancı kadınlara dair yazılmamıştır. Aksine, pırlanta elmaslardan daha değerli olan namusunu masumiyet örtüsü ile koruyan, Müslüman, tertemiz bir hanımın tertemiz sevdasını anlatmak ve gözlerinden çiğ taneleri boşanır gibi dökülen aşkının gözyaşlarını kimseye göstermeyerek bu içli derdini gizleyen bir aşıkzedenin hislerini ve hüzünlü hallerini tasvir etmek için yazılmıştır.''
İki Aşk Çiçeği
İki Aşk ÇiçeğiÖmer Nasuhi Bilmen · Semerkand Yayınları · 2011401 okunma
FIKIH
Istılahta fıkıh, «insanın amel cihetiyle lehine ve aleyhine olan şer'î hükümleri bir meleke hâlinde bilmesi» demektir. Diğer bir tarife göre fıkıh, «ameliyata, yani ibâdât, ukûbât ve muâmelâta müteallık şer'î hükümleri mufassal delilleri ile bilmek»den ibârettir ” (Bkz: Ömer Nasûhî Bilmen- hukuk-u islamiye ve istılahat-ı fıkhiyye kamûsu ,c:l, sh: 8)
Sayfa 34 - Sebil
Reklam
18 öğeden 11 ile 18 arasındakiler gösteriliyor.