Üstünde her cinayet yazan kitap okunmazmış. Kitapta 5-6 bölüm var. En güzeli ve ilginç olanı ilk hikaye idi. Gerçekten cinayeti bir orangutanın işlemesi. Ve bunu bir polis değil kitap okumayı çok seven asosyal bir insanın çözümlemesi.
Edgar Allan Poe, sevdiğini kaybettiği için.
Sefalet içinde süren hayatlarına daha fazla dayanamayan karısı vereme yakalanıp gün be gün eriyerek ayrıldı bu dünyadan.
Poe, yazılardan yaptığı denizaltılarla, duyduğu acıdan uzaklaşmasına, istediği derine inmesine imkân olmadığını düşünüp içkiden yeni denizaltılar yaptı.
Bir daha dönmemek için gittiğinde yaşı Nietzsche'ninkinden daha fazla değildi.
"Morg Sokağı Cinayeti" kitabıyla, edebiyattaki "bilinç akımı "nın ilk örneğini vermişti, çağrışımlar zincirinin insan beyninde nasıl halka halka birbirine eklendiğini, bu cinayet romanında anlatmıştı.
Kl
Günlerden 3 mart 1994...Saat 21.30...Hacer'in karakolda babasına teslim edilişinden tam sekizbuçuk saat sonra. Polis telsizlerinden Beykapısı Mahallesi'nde bir cinayet işlendiği duyuruldu. Verilen adres Hacer'in eviydi. Öldürülen de Hacer'di...Aşiret kanunlarının uygulandığı Karamusa Sokağı'nda "kara bir
denilen şey, bazen, pek küçük meselelerden, nasıl da, bütün değerini kaybediyor! Sekiz, dokuz senelik kansını bu geceki haliyle hiç görmediği muhakkak. Kadıncağızda ne hünerler varmış da "eskiden" meydana koyamıyormuş ... "Eskiden". Bu ke limeyi birkaç kere yüksek sesle, tükürür gibi tekrarladı. Eskiden zengin olduğu için, her aklına eseni yapabilirmiş de herkesler onu ayıplamazmış ... Ya şimdi? Şimdi ise, parası olmadığından, dünya nın en namuslu, en şerefli işine girmesi cinayet sayılıyor. Hala Hanım'ın muhterem kocasına, yani "Enişte Beyimize" ne demeli? Bu herif, hünkar yaveri iken Çiçekçi Sokağı'nda sarhoş olup külhan beylerinden dayak yemesiyle meşhur lbrahim Bey değil mi? Kendisini eğer İngilizce bilmemiş olsa, yazıhanesine katip bile almayacak öyle mi? "Hay siz çok yaşayın, e mi Nermin?"
IŞIK MEZARLIĞI
birden demir kuşlar fazla şehir
demir ağaçların tamamladığı
yeşilden sarıya gözleri değişir
gagaları kırmızı neon yaprağı
asmalımesçit’te dolmuş durağı
yarı gece açıkça geçilmiştir
Kitabı ikinci kez okudum, daha önce yazara ait bir öykü kitabı daha ve tek romanı olan Nuntucketli Arthur Gordon Pym'in Öyküsü kitabını da okumuştum. Yazarın anlatımını sevmekle birlikte yazılarında tekrar tekrar karşılaştığımı düşündüğüm bazı meseleler ve kalıplar olduğunu görüyorum ama zararı yok çünkü her kitabında mutlaka çok sevdiğim kendine has ayrıntıları yakalıyorum. Okurken böyle bir şey nasıl aklına gelmiş olabilir diye düşündüğüm de oluyor, bu daha önce benim de aklıma gelmişti dediğim gariplikler de. İfadelerinde tuhaf bir masumluk ama aynı zamanda epey tedirgin edici bir canilik seziyorum, buna kişisel yaşamıyla bağlantılı olduğunu düşündüğüm psikiyatrik bazı durumlar sebep olmuş olabilir. Normalde bu tarz cinayet, intikam vs anlatılarını okumayı sevmem ama kendisi bunu çok tuhaf bir şekilde yaptığı için bu hem rahatsız edici hem de değil bu nedenle yazmış olduklarını okumak bana ürkütücü ve eğlenceli geliyor.
Kitaptaki 3. öyküyü biraz uzun bulduğumu söylemeliyim, Kuyu ve Sarkaç tam anlamıyla can sıkıcıydı ve ilginçti, Geveze Yürek öyküsü ise sonu itibariyle benim için kitaptaki en etkileyici öykü olmuş olabilir.
Cinayet mahallinde değildim hâkim bey
AŞK ve CİNAYET, aynı ortamda bulunabilir mi hiç
Rica ediyorum sizden, adımı kullanmasınlar, lütfen
Dediğim gibi, orada değildim
Çünkü, çok daha önce öldürmüşlerdi beni...