Sunay Akın
Bilemiyorum hangi gökdelenin
tuğlaları arasındadır
elele yürüdüğümüz
ve seni
ilk kez öptüğüm
o kuytu kumsal
ama duyarım
bir mısır tarlasının
yüreğindeki telaşı
görülünce dağın ardından
kentin ilk gökdeleni
daha kamyonlar dolusu
kum elenir
inşaat önlerinde
ayıklanır deniz kabukları
yok edilir gibi
bir cinayetin izleri
Kötü sebepler onu bana getirdiği halde yine bu kötü sebepler yüzünden onu battaniyenin üzerinde kıvırcık saçlı kafası, zeki gözleriyle bir resimli mecmuaya dalmış buluyorum.
Dışarıda kar yağıyor. Odamız sıcak. Her taraf karmakarışık. Yerler sigara külü içinde. Masanın üstünde mandalina kabukları var. O resimli mecmuaya dalmış, ben onun yüzüne dalmışım. Bir saadet denizi içinde felaketlerden kurtulmuş perişan bir sandal gibiyim, yelkenler paramparça, sandal su içinde. Hayır, sandalcı gibiyim. O, ömrümde bir daha tutamayacağım seyrine doyamayacağım bir deniz mahluku gibi. Yosun ve deniz kabukluları kokuyor. Onu bana getiren sebepler ne olursa olsun bu battaniyenin üstündeki resimli dergiye dalmış harikulade netice, beni dostluklara, sevdalara, yirmi yaşlara, sıhhatlere ve saadetlere, arkadaşlıklara ve huzurlara salan netice karşımda işte. Daha ne isterim?
-“Dinleyin kardeşlerim! Size bir erkek Papalagi'nin üstünde taşıdığı yükleri anlatayım: En içte, çıplak vücudu, bitki liflerinden dokunmuş beyaz bir kılıf kaplar. Buna iç kılıf denir. Yukarıdan aşağıya doğru kafadan geçirilir. Göğsü ve kolları sarar, kalçaya kadar iner. Sonra da aşağıdan yukarıya doğru bacakları ve baldırları örtüp, göbeğe kadar çıkan bir alt kılıf giyilir. Bu iki kılıf üçüncü bir kılıfla kaplanır. Bu sonuncusu özel olarak yetiştirilen yünlü bir hayvanın kıllarından dokunur. Asıl örtü budur. Genellikle üç parçadan oluşur. Biri üst gövdeyi, biri ortayı, diğeri de bacakları örter. Bu üç kılıf birbirine deniz kabukları ve kauçuk ağacının kurumuş sütünden yapılmış şeritlerle tutturulur.”
Mis gibi kokulu bir kitap. Okurken yormayan ,okuruna sık sık empati kurduran olay akışı ile akıcı ve sürükleyici bir romandı. Daha iki aylıkken babası tarafından kaçırılarak 17 yaşına kadar saklanan psikolojik sorunlu bir baba, ve yıllarca evlat hasreti ile içi yanan bir anne. Bu ayrılık sürecinde hiç suçu olmayan, gerçekleri öğrenince yıkılan ve kimseye bir daha güvenemeyeceğini düşünen küçük Gemma. Duygusal içerikli, zaman zaman asi çıkışları olan okunası bir kitaptı.