"İşte, diyordu içinden, demek Esmeralda dedikleri buymuş, ilahi bir yaratık, bir sokak dansçısı! Muhteşem bir kız ama aynı zamanda Çingene! Bu sabah oyunumun yarıda kesilmesine neden oldu, bu akşam hayatımı kurtardı. Kötülük cinim! İyilik meleğim! Gerçekten de, güzel bir kadın! Darağacından kurt ardığına göre beni çılgınca seviyor olmalı. Yine de," dedi kişiliğini ve felsefesini oluşturan o gerçeklik duygusunun etkisiyle aniden ayağa kalkarak, "nasıl olduğunu bilemiyorum ama onun kocasıyım!"
………..……………………………………………………………
1921'de Hamburg'da doğan Wolfgang Borchert, 1941'de Rus Cephesi'ne gönderildi. Yaralı ve hasta olarak geri döndü ve kendini yaralama ve yıkıcı faaliyetler için hastane, cephe ve hapishane arasındaki savaşı geçirir. 1946 sonbaharında, bir haftada onu savaş sonrası Alman döneminin ilk ünlü yazarı
Kapıda durduğumu görünce ayağa fırladı ve bana baktı. "Odamda ne yapıyorsun? Çık ya. . ” Gözleri elimdeki tabağa takıldı. Yatağa yaklaştım, tabağı yanına koydum ve gitmek için döndüm.
"Babamla nasıl tanıştın?"
Bun durdum. "Havuza atladı ve hayatımı kurtardı."
"Yalan söylüyorsun."
"Hayır," diye seslendim omzumun üzerinden. "İstersen kendin sor."
"Gerçekten senin hayatını kurtardı mı?"
İçimden gülümseyip arkamı dönüyorum. "Bunu duymak ister misin?"
"Evet!" diye haykırıyor, gözleri kocaman. "Söyle bana."
"Grişa'yla şimdi güzel ilgileniyorum ama şu anda boş olduğum, doğum falan yapmadığım için yapabiliyorum bunu. Stiva'ya elbette bel bağlanmaz. İyi insanların yardımıyla onları yetiştiririm ama ya yine doğum yaparsam..." Ve aklına kadının çocuğunu acılar içinde doğurmak üzere lanetlendiğini söylemenin ne büyük haksızlık olduğu
Edebiyat yalnızlığımı hafifletsin istedim ama hiçbir şey insanın yalnızlığını hafifletmez. Edebiyat aksini iddia etmiyor. İşte bu yüzden bu kadar mühim.