Merhaba. Bugün klasik ve bir o kadar değerli olan Cengiz Aytmatov'un Elveda Gülsarı kitabını yorumlayacağım. Aslında kitap için konuşulacak çok söz var ama satırlara sığmaz. Aytmatov kitapları birçok kişiye ağır gelebilir çünkü içinde çok fazla detay barındırarak yazan bir yazar. Severek ve istekle okunursa aslında içinde ne anlamlar barındırdığı tamamen ortaya çıkacaktır. Ben bu kitabı okurken her sayfasında farklı duygular içine girdim,bazen geçişler olduğu için kafa karıştırıcı oldu ama onu okurken keyifli vakitler geçirdim. Sonlara yaklaşırken Çora'nın böyle bir sonu olacağını tahmin etmemiştim arkadaşıyla ayrı ve dargın vefat etmesi beni derinden etkiledi. Özellikle Tanabay'ın yalvarışları ağlatan kısımlardan biriydi. Gülsarı'nın Tanabay'dan ayrıldıktan sonra çektiği acılar aslında içinde insanların çektiği acıları barındırarak kitaba apayrı bir zevk ve heyecan katmış. Kitabın asıl konusu bence herkesin okumasına göre,anladığı şeye göre farklılık gösterecektir. Kitap bana dünyada yaşayan insanların çektiği dertleri, acıları bir at ile dillendirmiş gibi geldi. Aytmatov genelde savaşla ilgili kitaplar yazan biri olduğu için siz de okumak istiyorsanız veyahut külliyatını merak ediyorsanız en keyifli okumaya başlayacağınız kitap Elveda Gülsarı olabilir. Ben bir külliyatı bitireceğim için zaman zaman Aytmatov yorumları gelecek,merak ederseniz sizi de sayfama davet ederim. Sağlıcakla kalın
Karşısında ulu dağlar vardı: Bir yanı pırıl pırıl, aydınlık, bir yanı gölgeli. Aydınlık ve gölge nasıl yan yana ise, insanın kaderi de öyle, mutluluk ve acıyı beraber getiriyordu: Bir yanda kıvanç bir yanda kaygı. Hayat dediğin böyleydi işte...
Herhalde yakında herkes, Avrupa ülkelerinde olduğu gibi, otomobille dolaşacakmış! Hepsi birbirinin aynı olan otomobillerle. Yalnız plaka numaraları farklı olacakmış.
"Hepimiz böyleyiz işte , diye düşünüyordu ,birbirimizden pek farkımız yok .Ancak ağır hastalandığımız ya da öldüğümüz zaman hatırlıyoruz birbirimizi .O yitirdiğimizin ne iyi , ne eşsiz bir insan olduğunu ne büyük iyilikler yaptığını , ancak o son demde anlıyoruz ."