"Bir şey yapmazsam onu öldürecek"
Cengiz Han'ın vazettiği hükümlere göre hırsızlık, zina, yalan söylemek ve ihanet etmek gibi bazı davranışların cezası ölüm idi. Her kim ki başkasının kursağından lokmasını alır, onu öldürürlerdi. Bazı enteresan ölüm cezaları da vardı Moğollarda. Mesela her kim ki yüzmek ya da temizlenmek için küçük ya da büyük suya girer; onun cezası ölümdü. Nehir kenarında yüzünü yıkayan kişinin yüzünü yıkadığı bu su, nehre karışırsa onu da katlederlerdi. Bu hükümlere de "yasa" adını koymuşlardı. Yani Moğol dilinde bu, "hüküm" ve "ferman" demekti....
Enes

Enes

@enesbir
·
4mo
Normal olmayan zamanlarda sıra dışı düşünme nasıl olur? Konuyu aydınlatmadan önce yaşanmış bir hikâye anlatalım. Hadise Moğolların işgal döneminde Orta Asya'da yaşanıyor.
İnsanlara güzel söz söyleyin…” (2/Bakara, 83) Bu emir, hem Musa aleyhisselâm‘ın ümmetine hem de biz Muhammed aleyhisselâm‘ın ümmetinedir. Her iki ümmetin de insanlara güzel söz söylemesi ferman buyrulmuştur. Şimdi, tefekkür bağlamında bu âyet hakkında birkaç hususun altını çizelim: ❶ Ayette Rabbimiz “mü'minlere güzel söz söyleyin” dememiş de, “insanlara güzel söz söyleyin” buyurmuş. Yani güzel sözün söylenmesinde mü'min-müşrik ayırımı yapılmaması gerektiğine dikkat çekmiş. Bu ne demek? Demek ki mü'miniyle kâfiriyle, iyisiyle kötüsüyle her insana, insan olmasından ötürü güzel söz söylemeli ve bu güzel sözlerimizi güzel bir üslupla ifade etmeliyiz. Bu konu da inançtan kaynaklanan herhangi bir ayırım yapmamalıyız. Firavun‘a bile güzel söz ve güzel üslupla nasihat edilmesini isteyen bir din, küfürde Firavun‘dan daha düşük seviyede olan insanlara hiç kaba söz söylenmesine rıza gösterir mi?
Sayfa 74 - E-KitapKitabı okudu
Reklam
Bırak da uzun, uzun, uzun süre içime çekeyim saçlarının kokusunu, bir kaynağın sularına yüzünü daldıran bir susuz adam gibi yüzümü daldırayım içlerine, hoş kokulu bir mendil gibi elimle sallayayım onları, sallayayım da anılar silkelensin havada. Saçlarında tüm gördüklerimi, tüm duyduklarımı, tüm işittiklerimi bir bilseydin! Başka insanların ruhu ezgiler üzerinde nasıl dolaşırsa, benim ruhum da koku üzerinde öyle dolaşır. Yelken ve serenlerle dolu koca bir düş var saçlarında; meltemi beni güzelim iklimlere, uzamın daha mavi, daha derin olduğu, havanın meyvelerle, yapraklarla, insan derisiyle kokulandığı iklimlere götüren büyük denizler var saçlarında. Saçlarının okyanusunda, içli şarkılar, her ulustan, güçlü insanlar, sonsuz sıcaklığın yan gelip yattığı, uçsuz bucaksız bir gök üzerinde ince ve karışık yapıları oymalar gibi beliren, biçim biçim gemiler kaynaşan bir liman görüyorum. Saçlarının okşamalarında, güzel bir geminin kamarasında, bir divan üstünde geçmiş, çiçek saksılarıyla serinlik verici testiler arasında limanın fark edilmez yalpasıyla ığralanmış uzun saatlerin bezginliğini yeniden buluyorum. Saçlarının kızgın ocağında, afyonla, şekerle karışmış tütün kokusunu çekiyorum içime; saçlarının gecesinde, sıcak ülke göklerinin sonsuzluğunu parıldar görüyorum; saçlarının incecik tüylü kıyılarında, katranın, miskin, hindistancevizi yağının birbirine karışmış kokularıyla sarhoş oluyorum. Bırak da uzun uzun ısırayım ağır ve kara örgülerini. Ele avuca sığmaz, ferman dinlemez saçlarını dişlediğim zaman, anıları yer gibi oluyorum.
"Bineceğin trenlerin soluğu tükenmesin.Ayağını attığın yerler deprem görmesin.Denizler uslu,vapurlar yollu olsun.Ferman et rüzgâr beni de alıp oralara atsın..
Sayfa 61
Demiri pamuğu bilmem ama bir gram pratik bir ton teoriden daha ağır basar şu hayatta.
Cana çöp kadar değer verilmeyen yerde kim gidip Ferman okuyacak!
Sayfa 171Kitabı okudu
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.