Avucumun içindeki kan kırmızı ile kalakaldım. Vurulmuştu. Benim önüme ölümle siper olurken ölümü üzerine alan artık oydu. Telaş, korku, panik ve şaşkınlık. Hepsi birbirine karışmışken bakışlarımı yeniden yüzüne çevirdim. O ise bir kere daha ateşledi silahını.
"Kadını bulun!" dedi çok derinlerden bir ses.
Kollarını yeniden bana dolamadan hemen önce ceketini iki yana açmış, bu defa öyle saklamıştı gövdesine. Büyük bedeni, ceketi ve kokusu içinde yeniden kayboldum. Bülbül gülün dikenlerini bile bile ona sarılıp göğsünü paramparça etmişti. O da göğsünün altında benim üzerimdeki ölüme bile bile sarıldı. Beni saklayıp sırtını siper etti. Güle ateşlenen silah bülbülü kanadından yaraladı. Bülbülün kanı gülün dalına değdi. Artık gül de bülbül de kan kırmızıdan ibaretti.
-Bülbül Kapanı