Toplumcu gerçekçi romanın edebiyatımızdaki İlk örneği olan bu romanda Gerede'nin bir köyü olan Adaköy'de geçimini tiftikten dokudukları bezle kazanan köylülerin fabrika işi beze karşı verdikleri mücadele anlatılıyor. Olay Osmanlı 'nın son dönemlerinde geçiyor.
Avrupa'dan getirtilen ucuz mallar dokuma tezgahlarının durmasına neden oluyor. Köylüler üzerinde Zülfikar deseni bulunan mavi bir bayrak, asker kaçağı ve eşkıyalardan oluşan bir orduyla direnişe geçer. Başlarında Hazreti Ali tarafından görevlendirildigini iddia eden kadın bir peygamber (Dudu) vardır. Yazarın öyküleme tekniği başarılı değil. Özensiz bir dil ve savruk bir anlatım var. Kurguda yer yer kopukluklar olduğundan olaylar arasında bağlantı kurmak güçleşiyor bu da okumayı zorlaştırıyor. Kahramanları silik, mekan ve doğa betimlemeleri özensiz bunun üzerine yayınevinin yaptığı yazım yanlışları da eklenince tatsız tuzsuz bir öykü çıkıyor ortaya. Küçük sanat sahiplerinin içine düştüğü zor durumu, sınıfsal çatışmayı ekonomik yapıya bağlayarak tüccar ve baskıcı yönetim bağlamında anlatıyor. Romanın en önemli yanı gerçekçi köy edebiyatımıza bir çığır açmasıdır. Köy edebiyatının nereden nereye geldiğini görmek açısından olunabilir. Ama asla bir Yaşar Kemal, Kemal Tahir veya Fakir Baykurt tadı vermez.
Özlediğin, gidip göremediğindir;
ama, gidip görmek istediğin
Özlem, gidip görememendir; ama
gidip görmek istemen
Özlediğin, gidip görmek istediğin-
ama gidip göremediğin
Özlem, gidip görmek istemen-
ama, gidememen, görememen;
gene de, istemen
Ben insanların beni görmek istediği gibi yaşamak zorunda mıyım Albayım?
Ben de hatalar yapmak, öfkelenmek, kalpler kırmak istiyorum ama bana yakıştırmıyolar Albayım.
Gelecek, bu uçurum, beni öyle şaşkına çeviriyor ki düşüncesinin bile yok olup gittiğini görmek isterdim. Zira esasında, gizlediği dipsiz boşluğa kaymaktan çok daha fazlası olan bu düşünce beni endişelere salıyor ve şimdiden tat almamı engelliyor. Aklım, vuku bulan, kesinlikle vuku bulacak her şey karşısında tökezliyor. İçimi kemiren ve beni dehşete düşüren, beni bekleyen şey değil, kendinde bekleyiş, buna bağlı eli kulağmdalık. Huzurun suretine kavuşmak için yarınsız bir zamana, boynu vurulmuş bir zamana tutunmaya ihtiyacım var.