hiçbir yürek yanmazken şimdi derya yanıyor
zemin değil gök değil nur cemali yanıyor
sabır çekip beklerken garip hep zulüm gördü
gargat ağacı değil gül toprağı yanıyor
bahşederken nimeti ol ile oldu her şey
olan biten kül oldu fazıl teri yanıyor
inim inim inleyip ah çeksek de nafile
nadime cürmü satan ah aynası yanıyor
biz huzuru ararken yalnız kaldı yeryüzü
kervan göçtü yad ele yârin yaşı yanıyor
cehennem cûşa geldi, zalime varmak için
cennette olan bile dertli dertli yanıyor
evlerine ateş düştü ateşi bulanların
dört yana kaçıştılar gölgeleri yanıyor
han'ım sözün küpedir artık sağ kulağına
tövbesiz ölenlerin şimdi kabri yanıyor
Yakuphan
Zeytinin hikayesi eskidir azizim. 9000 yıl öncesine dayanır. Birçok efsaneye konu olmuştur zeytin. Kutsal bir ağaçtır. Bu yüzden de bereketlidir. Yeryüzündeki bütün ağaçların ilkidir. Hepsinin atasıdır. Cennete iki ağaç olduğuna inanılır. Biri incir diğeri de zeytin.
Zeytin ağacına İslamiyette de çok önem verilir. Zeytin ağacı dünyanın merkezidir. Zeytin dalı Hz Peygamberimizin sembolüdür. Gül olarak bilinir bu sembol ama hayır, zeytin dalıdır. Biliyor musunuz, bunu çok az insan bilir.
"O içinde büyüdüğüm evin bahçesindeki ağaçları bile özledim. Orada bir gül ağacı,ayrıldıktan sonra anlıyorum ki benim yârimmiş. O odalar,o yüzler,o köşeler bütün çocukluğumun,bahtiyarlığımın hatıralarıymış."
Sevilen ay parçasıdır, zaman zaman güneştir. Boyu Tuba ağacı, yahut servi, saçları sünbül veya misktir. Yanakları gül ya da lâleyi andırır. Gözleri nergis gibi baygın bakar. Kaşları yay, kirpikleri oktur. Gamzesi kılıç veya hançer olup âşığın bağrına saplanır. Dudaklar hokka yahut mücevher kutusudur. Dişler ise bu kutu içindeki incilerdir. Yine dudak bir nokta kadar küçük, bazen hiç yoktur. Bu dudak âb-ı hayât bağışlar.
Ondan bir kere içen bir daha ölmez; ama içebilen olmamıştır. Çünkü o daima nazlanır. Vâd eder, ama sözünde durmaz.