Evin en kırıntı çoçuğu kendisini en asil evlat yerine koyar.Hitler'inki de bu hesap...
“Umut” o tüylü şey – Ruha konan – Ve öter sözsüz bir melodiyi – Ve asla kesmez – hem de asla – Ve en tatlısı – Fırtınada – duyulur Çoklarının içini ısıtan – Bu küçük Kuş’ un gururunu inciten O fırtına oldukça şiddetli olmalıdır – Onu en soğuk ülkede duydum- Ve en yabancı denizde – Fakat – asla – Istırap içinde bile, Bir tek kırıntı istemedi – benden.
Reklam
İnsan düşünüşündeki bu büyük devrim M.Ö. 600-400 yılları arasında gerçekleşti. Devrimin anahtarı insan eli olmuştur, İyonya'lı düşünürlerden bazıları çiftçi, denizci ve dokumacı çocuklarıydı. Elleri iş tutardı. Tamir işleri yaparlardı. Başka ülkelerin rahipleri ve hattatları lüks içinde yetiştiklerinden böyle işlerle ellerini kirletmek istemezlerdi. İyonya’lı düşünürler batıl inançlara karşı çıkarak harikalar yarattılar. O zaman olup bitenlere ilişkin günümüze kalan bilgiler kırıntı halindedir ve dolaylı yoldandır. O zamanlar kullanılan mecazlar bugünkü dünya görüşümüze uymayabilir. Kesin olan bir şey varsa, bu yeni görüşleri boğmak için birkaç yüzyıl sonra bilinçli bir baskı hareketinin başladığıdır. Bu devrimi gerçekleştirenlerin başında gelenler, Yunanlı kişilerdi. Bugün onların isimleri bize pek yabancı gelebilir, fakat bunlar uygarlığın ve insanlığın gelişmesinin gerçek öncüleridirler.
:D
Roseline, yörenin en büyük çiftlik sahiplerinden birinin kızı, küçük pastalarla dolu çantasını teneffüs boyunca bana taşıttı ve kırıntı bile vermedi bana. Teker teker ağzına atıyor, şeker dökülüyor üstüne başına, ağzının kenarlarından krema taşıyor. Son lokmasına kadar, bir parça da bana verecek diye dört gözle bekliyorum. Zil çalıyor, silkinip ağzını siliyor. Pis kaltak! Al pastanı kıçına sok!
Adsız Roman
"Beyoğlu'nun geçirdiği değişime üzülüyor, diğer yandan da, "Kentin ruhuna almışlar. Müziği, rengi, şiiri çalmışlar sokaklardan. Kişiliksiz, siluetten ibaret duvarlarda ne bir sevda şiiri ne sevgiyle atıf ne de devrimcilerden kırıntı bırakmışlar. Geriye soğuk boş ruhsuz sokaklar kalmış." Ahh İstanbul
İnsanların yemek yemelerini izlerdim... Onlar da ailem kadar fakirdi, bu yüzden genellikle bir kırıntı bile bırakmazlardı...
Sayfa 66 - Saroo BrierleyKitabı okuyor
Reklam
“…Şiddete dair en ufak bir kırıntı onu yaşamdan soğutur, tutunacak bir sevgi öğesi arar şiddetin içinde bile. Çünkü bilir ki o bir damla sevgiyi bulamazsa, ölecek. Umudu ölecek önce. ‘Umudun ölümü, beyin fişinin çekilmesi gibidir’ der hep Özgür. ‘Umudun ölürse, her gün kendini fiziksel ölüme hazırlarsın, bahaneler yaratırsın. Zira sevginin, merhametin veya umudun yokluğundaki karanlıkla yüzleşemez insan. Katiline sen katilsin diyemez…’
"Benim gibi ne doğuya ne de batıya yönelen bir deli fırtına, küle dönmüş bir gezegenden gelen afallamış bir kırıntı? Ben neden buradayım, ey tanrıların arasında kaybolmuş kayıp ruhların tanrısı?" -Halil Cibran (Seçme Eserleri, Deli, Yakamoz Yayınevi, Korza Yayıncılık, Ankara, 2019, s.43)
Sayfa 43
Açlıktan ölmekteysem ve bir ekmek ile bir Bach plağı dinlemeyi içeren bir seçenekle, bir ekmek ile Beethoven dinlemeyi içeren başka bir seçenek arasında bir seçim yapmam istenirse , Bach sevgim beni ilk seçeneği tercih etmeye götürebilir. Ancak, eğer ilk seçenekten çok küçük bir ekmek kırıntısı bile eksilse, kırıntı ne kadar küçük olursa olsun, ikinci seçeneği tercih ederim, çünkü açlık durumunda kaloriler müzikle karşılaştırılamayacak kadar önemlidir. Bu tercih değişikliğinin irrasyonel bir yanı yoktur, dolayısıyla devamlılık rasyonalitenin bir parçası olamaz.
Sayfa 22 - Metis YayınlarıKitabı okuyor
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.