O Şairin Hikayesi
"Bir sarhoş bir derviş yahut bir deliydi Boğazını sıkan bu çağın eliydi Dudakları suskunken şiirleri çığlıktı Kanı yorgundu, durulmuştu ve de ılıktı Gökyüzünden tepesine hüzünden yapma bir sıcak iniyordu Bunalmıştı soğuk yalnızlıklar giyiniyordu Muhammed'i düşündü İsa'yı ve Musa'yı Acı idi onların da bu kainattaki payı Rabbim dedi bu odam kederler evi Yakup gözlerim kan ağlıyor Nerede Yusuf'um nerede vuslatın devi Bağrımı Kenan'ın kurt nefesi dağlıyor Gece çöküverdi sonra birden Gece çöküverdi sonra derdinden Şiirleri olmasa da kemikten ve etten Unutulmuşluğun mürekkebi dedi tatlı olur şerbetten..." ▪︎Hüseyin Arlı
İktidarda kalmaları için kan lazımdı. Gençlerin kanı lazımdı. Kürt, türkü gençlerinin kanı lazımdı. 7 Haziran dan sonra o kanı döktüler, dökmeye devam ediyorlar. Sırça saraylarında yaşamak için.
Reklam
“Öcalan’ın arkadaşlık arayışlarında kadim bilgiyi günümüze taşıma telaşı belirir ve burada Gılgamış Destanı’ndan doneler toplar, sorular çıkartır. Gılgamış, Homeros'un İlyada ve Odysseia’sindan bin üç yüz yıl kadar önce yazılmıştır. Destan arkadaşlık, sevgi, gurur ve şerefin, serüven ve ölümün yanında ölümsüzlük isteğine dayanır. Gılgamış
Sayfa 135 - Alfa KitapKitabı okuyor
Yüzyıl sona ererken hepsini silip süpürecek kanlı bir devrim gecesi geliyordu gözlerinin önüne. Evet, ellerinden kurtulan, dizginlerini kıran halk bir akşam işte böyle yollara dökülecek, kentsoyluların kanı dereler gibi akacak, halk kesik kafalarını mızrakların ucunda gezdirecek, kırılmış çekmecelerden çıkan altınlar sokaklara saçılacaktı. Kadınlar uluyacak, erkekler şimdiki gibi önlerine çıkanı parçalamak üzere ileri uzatacaklardı kurt çenesine benzeyen çenelerini. Evet, aynı partal giysiler, aynı tahta ayakkabı takırtıları, aynı korkunç kalabalık yollara düşecek, açlıktan soluğu kokan aynı leş gibi insanlar kabına sığmayan yırtıcı bir taşkınlıkla eski dünyayı silip süpürecekti. Dört bir yandan alevler yükselecek, taş taş üstünde kalmayacak, yoksulların bir gecede bütün kadınları kirletip zengin kilerlerini boşaltacağı şehvet ve yemek şöleninden sonra ilk insanlar gibi ormanlarda yaşamaya başlayacaktı. Belki yeni bir dünya fışkırana dek ne servet, ne atadan kalma soy sop olacaktı.
Ey sağ kalanlar, bu çağrı sizedir. Uzun yaşamak isteyen kim varsa, toprağın üstünde yaşamak isteyen, toprağın altında değil, bu çağrı onadır. Bu çağrı herkese. .... Uyumayın, diyoruz, toprağın üstünde yaşamak isterseniz eğer. toprağın altında değil, dört açın gözünüzü, diyoruz, güneş burda kurtlarla, balçıkla sıvalı. Ölümün yaşı kadar yaşımız
Sayfa 43
Gülmekten gözümden yaş geldi…
Sonra sırasiyle Yunan, İsrail, İngiliz, Amerikan, Fransız, Ermeni, Çin, Arap, Bulgar, Sırp, Romen, Çingene, Hotanto, Pigme kanları ve diğer birçok kanlar verildi. Beşerí Şef büyük bir medenî cesaretle, güzel nükteler yaparak bu kanları kendi kanına karıştırıyordu. Masanın üzerinde beş altı tüp daha kalmıştı. Sağlık Bakanı Doktor Pavlâki Özoğuzer bunlardan en baştakini alarak, bilinen ustalığı ile Beşerî Şef'e zerkedince şefte bir keyif, bir genişleme oldu: - Kuzum Pavlâki, bu hangi kandı? - Kürt kanı, aziz şefim! - Ya, öyle mi? Kırmançi zoni? Bu kan pek hoşuma gitti. Gücümü ve neşemi artırdı. Bundan bir tane daha yapar mısın?
Sayfa 100 - Z VitaminiKitabı okudu
Reklam
946 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.