Kişisel deneyim sonucu öğrenilmeden bir türlü tam olarak öğrenilemeyecek pek çok doğru vardır. Ama kişi, bu doğruları anlayan insanların lehte ve aleyhte konuşmasını dinlemeye alışık olsaydı, bunların bile anlamının çok daha büyük bir kısmını anlayabilir, anladıkları da çok daha kalıcı bir şekilde aklında yer edebilirdi. İnsanların yaptığı hataların yarısının nedeni, bir şey artık kuşkulu değilse onun hakkında düşünmeyi bırakmalarıdır. Çağdaş yazarlardan biri, "karar verilmiş görüşün derin uykusu” derken çok doğru söylüyor.
Ancak, özgür tartışmanın olmaması durumunun kötü sonucu, insanları bu görüşlerin temellerini bilmekten yoksun bırakmakla sınırlı olsaydı, söz konusu kişi bir entelektüelse, bunun ahlaki bir kötülük olmadığı; görüşlerin, karakter üzerindeki etkisiyle ölçülen değerini etkilemediği düşünülebilirdi. Oysa gerçekte, tartışma olmadığında yalnızca o görüşün temelleri değil, bizzat görüşün anlamı da unutuluyor. Onu aktaran sözcükler artık bir fikir uyandırmıyor insanda ya da yalnızca ilk başta iletmeleri istenen anlamın çok küçük bir bölümünü uyandırıyorlar. Canlı bir kavrayış ve yaşayan bir inanç yerine, ezberlenmiş birkaç söz kalır geriye; anlamdan geriye herhangi bir şey kalırsa, bu yalnızca kabuğudur, özü kaybolur. Bu gerçeğin insanlık tarihinde kapladığı ve doldurduğu bölümü ne kadar ciddiye alarak inceleseniz ve üzerinde düşünseniz azdır.
Reklam
Bir zamanlar doğru olanı şimdi nasıl kabul etmiyorsak, ileride de bizim doğru gördüklerimiz yanlış kabul edilecektir.
Sayfa 33
Özgürlük, başkalarının kötülüğüne sebebiyet vermeden, bireyin iyi olmasıdır. Her birey, kendi sağlığından, bedeninden, zihninden ve ruhundan sorumludur. Her bireyin istediği gibi yaşamasına izin verilmesi, bireyleri topluma uymaya zorlamaktan daha hayırlıdır.
Sayfa 25
Toplumun düşüncelerine uymayan her bireyin önü kesilmekte; bütün bireyler toplumun genel kalıplarına uyması için baskı görmektedir.
Sayfa 17
Ahlaki gerçekçi olmak, elbette ki ahlakın mutlak olduğunu savunmak anlamına gelmez. Mesela yalanı ele alalım. Yalanın yanlışlığı ile ilgili nesnel gerçekler olduğuna inanabiliriz. Ama bu, yalan söylemenin her zaman yanlış olduğu anlamına gelmez. Mesela eşimizi aldatmak amacıyla yalan söylemek yanlıştır; diğer taraftan arkadaşımı, onu öldürecek birine yalan söyleyerek kurtarmak yanlış değildir. Birini yanlış, diğerini doğru yapan şey nedir? Cevap: Eylemin sonuçları. Bir yalan eşimi aldatmaya vesile olurken, öbürü hayat kurtarmaya vesile oluyor. Bir eylem olumlu, mesela acıyı azaltan sonuçlara yol açıyorsa iyidir; diğer taraftan acıyı artıran sonuçlara yol açıyorsa kötüdür. Eylemlerin sonuçlarının iyi/kötü olması nesneldir; bu yüzden kanaatimce ahlak nesneldir. Ama eylemlerin sonuçları durumdan duruma değiştiği için ahlaki ilkeler de mutlak değildir. Bu pozisyona Sonuççuluk ya da Utilitaryanizm denir. John Stuart Mill en önemli teorisyenlerinden biri olsa da, bu pozisyonu hem İslam düşüncesinde (mesela Maslahat), hem de Uzak Doğu düşüncesinde (mesela Çin’de Mohist felsefe) bulmak mümkündür.
Reklam
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.