Eski Britanya taktiği "Daha iyi yönetmek için böl!"...
Sayfa 108 - EVERESTKitabı okuyor
Biz kadınlar, hayatımızı beklemekle geçiriyoruz... ta ki bekleyecek bir şeyimiz kalmayana kadar.
Sayfa 85 - EVERESTKitabı okuyor
Reklam
Kampın merkezi artık sadece bir döküntü yığını. Top mermileriyle delik deşik edilmiş ya da yarılmış ev iskeletleri yok, yıkıldı yıkılacak duvarlar yok. Ben bunları, 1982 deki İsrail istilası sırasında Beyrut’ta ya da Ruslar tarafından aylarca bombalanmış Çeçen başkenti Grozni’de görmüştüm. Ama burada gördüğümüz şey başka bir şey; sanki kudurmuş bir dev gelip düşmanının yurdunu, yaşamını oluşturan her şeyi sistemli bir biçimde un ufak etmiş, onun izlerini ortadan kaldırmak, onun tanınmasını, anımsanmasını sağlayacak her şeyi yok etmek istemişti. Geride kalan tek şey, artık sadece farelere ev sahipliği yapabilecek moloz yığınlarıydı. Yakıp yıkma isteğinin dışında, burada, bir halkı, yaşantısına varıncaya dek inkar etme isteği vardı.
“Ama özgür kalacağımız güne kadar mücadelemizi sürdüre­ceğiz, başka çaremiz yok. Bu savaş iki iradenin savaşı. Biz yenil­diğimizi kabul etmedikçe, kazanamazlar. Hatta bizim taşımıza, kırık dökük tüfeklerimize karşı en modern silahları kullansalar da, sonunda biz kazanacağız, çünkü bize göre biz haklıyız. Bu, iki anlayış arasında bir savaş: Bir yanda, insanlık anlayışı, temel insan hakları ve özgürlük savaşı, diğer yanda Yahudi halkının se­çilmiş olduğunu söyleyen ve dolayısıyla onun kendini diğer halklardan üstün görmesini sağlayan Siyonizm. Hatta ‘İsrailli Araplar’ dedikleri Filistinli vatandaşlar bile onların gözünde onuncu sınıf vatandaş. Dinsel ayrımcılık, onların demokrasileri bu mu?”
“Geçiş yok!” “Neden? Şehirde sokağa çıkma yasağı yok ki! Geçmem gere­kiyor, gazeteciyim ben!” Bu söylediğimin iyi bir gerekçe olmadığını biliyorum. Burada gazeteciler sevilmiyor, çünkü gazeteciler, onların dünyadan saklamayı ve özellikle, belki de, kendi belleklerinden silmeyi tercih ettikleri şeyleri görüp anlatıyorlar. Bu genç askerlerin çoğunun kendi içlerinde kınadıkları şeyleri...
Tepemde pırıl pırıl parlayan bir gezegen var. “Venüs mü?” “Hayır,” diyor beni yanılgıdan kurtaran Fadıl “O bir İsrail gözetleme uydusu! Bizi izliyorlar, en ufak detayı kaçırmıyorlar, sürekli bizi gözetliyorlar.”
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.