Bu gönderiyi alıntılama sebebim.... çok komiksinizzz laaaaa gerçekten....
al sana kaynak
Günümüzde İslam dininin ilk olarak Türklere ne şekilde ve hangi şartlarda geldiği pek bilinmez, bilinmesi de istenmez. Ancak, bu topraklarda yaşayan bir çoğumuzun bilmediği, ya da bilmek istemediği bu tarih, aslında ders diye anlatılan o taraflı tarihi
Türkler için "sıradan" olan şey herhangi bir dine geçmektir. İslamlaşmanın bu bapta olağan dışı bir tarihselliği bulunmaz, sadece sonuçları diğerlerinden çok farklı olduğu için şu anda böyle bir çalışmada konuyu tartışıyoruz.
TRAK ( Serkan Türk)
"Geçmiş, arkamızdan ihtiyar bir at gibi yavaş yavaş gelir."
Serkan Türk'ün ikinci romanı da birinci romanı gibi ilginç bir isme sahip:"Trak"
Oyuncunun sözünü unutması anlamına gelir. Söyleyeceği sözü unutanın kesik kesik konuşması gibi kesik kesik bölümlerden oluşuyor kitap. Matruşka gibi öykü
Peki jeolojiye meraklı gençlere başlangıç olarak neleri okumalarını önerirsiniz?
Öncelikle şunu söyleyeyim; kendi konumda Türkçe literatürü hiç takip etmiyorum. Şu anda İngilizceyi tercih ediyorum çünkü her şey İngilizce yayımlanıyor. Almanlar bile İngilizce yayımlıyor. Ama tabii ben bütün Almanca ve Fransızca eski literatürü biliyorum. Onun için
Geleneksel toplumlarda davranışların çoğu diğer insanların beklentilerini karşılamak için yapılır.Dostlar, düşmanlar ve insanın önem verdiği diğer kişiler ,onun benliğini bicimlendirirler.
Çagdaş toplumlar ise insanın varoluşundan haberdar olabilmesine ve kendi iç yaşantısı doğrultusunda davranmasına öncelik tanır.
Bir başka deyişle,bir insanın gerçek kimliği, yaşadığı olayların ne olduğuna değil,o olayların kişi tarafından nasıl yaşandığına göre belirlenir.
"Şunu unutmamak lazım; şehirleri kurarken, onlara kendi ruhumuzu üfleriz. Hacı Bayram Veli, bunu eşsiz bir belagatle hülasa etmiştir. "Nagehan ol şara vardım ol şarı yapılır gördüm - Ben dahi bile yapıldım taş ü toprak aresinde".
Bu ne demektir? Nasıl inanıyor, dünyayı nasıl kavrıyor, hayata nasıl bakıyorsak, yaşayacağımız şehre de öyle şekil ve düzen verir, daha da önemlisi, şehrimizi kurarken kendimizi de yeniden inşa eder, bir yaşama iklimi yaratırız. Bu, bizden sonraki nesillerin de hayatını kuşatacak, onların hamurunu kendi teknesinde yoğurup şekillendirecek bir iklim, bir çerçevedir.