Liyakat Üzerine
“ Uzun zamandır bir liyakat ezberidir gidiyor. Her tür hastalığı aynı ilaçla yeneceğini zanneden güdük Türk aklının bir semptomu da bu. Liyakat aslında basit bir kelime. Hatta bugün her türlü eksikliğin, hıncın, idealin, öfkenin, hayalin yüklendiği zavallı bir kelime. Liyakat ne demek, neyi içerip neyi göz ardı eder, neyi dışarda bırakır bilen
Antik Çağın Şairleri tüm sezilir nesneleri, onlara, çoğalttıkları ve sayısız duyunun algılayabileceği her şeyin, ormanların, ırmakların, dağların, göllerin, kentlerin, ulusların adlarını vererek ve bunların Özellikleriyle donatarak, Tanrılar ve Deha ile canlandırdılar. Ve özellikle, her kentin ve ülkenin dehasını, onun zihinsel tanrısının altına yerleştirerek incelediler. Ta ki, çıkarcı bazı kişilerin, zihinsel tanrıları anlamaya ya da cisimlerinden soyutlamaya çalışarak avamı köleleştirdiği bir sistem oluşuncaya dek, ki böyle başladı Rahiplik. Şiirsel masallardan tapınma biçimleri seçerek. Ve an geldi, Tanrıların bu tür şeyler emrettiğini bildirdiler. Böylece insanlar, Bütün Tanrısal Varlıkların insanoğlunun gönlünde barındığını unuttular.
Reklam
Genel Notlar: Kuramlar seçicidir, tek yönlüdür, belli yapı ve özellikleri aydınlatırlar; bu onların gücü, ama aynı zamanda güçsüzlüğüdür (sf.12). Hermenötik insanları anlam üreticiler olarak görmemizi sağlar, ama herhangi bir şeyin onlar için neden önemli olduğunu anlamamızı sağlamaz (sf.13) Ne yazık ki birçok sosyal bilimci
Tüm canlılar kendi doğalarına uygun bir gelişme göstermek ister. Bu nedenle yine her canlı, kendi doğal yapısına uymayan bazı kısıtlamalara tepki gösterir. Bu tepkiyi kirabilmek için, bilinçli ya da bilinçsiz, fiziksel ve ruhsal şiddet kullanılması şarttır. Böyle bir şiddet kullanıldığında, cansız nesnelerin molekül ve atom yapılarında yer alan
"Birçok bakımdan: Nesneleri soyutlamanın sağladığı imkânlarla değil, onları tek tek tanıyarak, biriktirerek anlamaya çalışır. Bilgidense, bilgeliğe düşkündür. Yazıyı ya da okumayı bir amaca ulaşmanın aracı olarak değil, kendi başına bir deneyim olarak görür. Her yazısında kendisini konusuna, önceki yargılarını neredeyse tümüyle unutacak kadar teslim eder. Tutarlı bir sisteme ve kuramsal açıklığa ulaşmayı hedeflemektense, düşüncesinin gergin, belirsiz uçlar arasında salınmasından bir şey umar. Hakikati zihinsel bir bütünden çok, yıkıntılarda, eski sistemlerden arta kalanda, kırık dökük parçalarda arar. Doğayı kültür tarihinin parçası olarak değil, kültürü doğal tarihin parçası olarak görür."
Düşüncenin Gücü
Ne Kadar Güçlü Olduğunuzu Biliyor Musunuz? Kendimiz için en iyi hayati yaratma gücümüz olduğu hiçbirimize öğretilmedi. Çoğumuz böyle bir gücü olduğunu bile bilmiyor. Hâlbuki bu güç her insanda mevcut ve sadece bazılarımız bu gücü fark edip bilerek kullanıyorlar. Örneğin kendinden emin ve başarılı insanlarda bunu görüyorsunuz. Hatta çocuklarda
Reklam
828 öğeden 451 ile 460 arasındakiler gösteriliyor.