Dostoyevski'nin bir kitabında dostlardan başkasına anlatılmayacak şeyler vardır, diyor ; hatta bazıları dostlara bile anlatılmamalı; bunların arasında bir de insanın kendisine bile anlatamadığı şeyler vardır. Ama bastırdığımız duygular eninde sonunda açığa çıkıyor. Bazen bir gözyaşı ile bazen de ağır bir melankoli haliyle.
Bunu konu alan kitabımızda gelecek olursak; Doktor Breuer o dönemin teşhis dehasıdır ve ünlü bir çok şahsın doktrudur. Bir gün Salome adında bir kadın onun yanına gelir ve bir yakınını tehşis etmesini ister. Durumunun çok vahim olduğunu hatta "yaşamasının buna bağlı" olduğunu vurgular. Doktor Breuer bunu kabul eder. Hastamız migren ağrıları çekerken bir yandan da ihanetin ağır darbesini almış olan Nietzsche'dir. İki karakterimizin birbirine hem doktor hem de hasta olduğu karşılıklı bir terapi yolculuğu başlar.
Kısaca bu kitapta iki insanın bir birine nasıl şifa olduğu, saplantılarından nasıl kurtulduğunu bir bir görüyoruz. Karşılıklı itiraflar, birbirini kamçılayan ihanetler....
Dilinin akıcı olmasına ve ağır olmamasına karşın bence kesinlikle yavaş yavaş sindire sindire okunması gerekiyor. Kendini keşfetmek isteyen her insanın okuması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum ve kitabın ana teması niteliğinde olan Niestzche'nin sözü ile kapatıyorum "Yaşamak, acı çekmektir. Hayatta kalmak ise bu acı da anlam bulmaktır."