Çünkü bir insan ne kadar kendisine ve kendisinde olana sahipse başkalarında o kadar az şey bulabilcektir; ve onların haz duydukları yüzlerce şey ona yavan ve yüzeysel gelecektir.
Daha kitabı yeni bitirdim duygularım çok tazeyken hissettiklerimi yazmak istedim.
Kitap, okumaya başladığım andan itibaren kendi kişisel gelişim dünyama bir kapı açtı. Aldığımız eğitim bizlere özgürce düşünmeyi öğretmeli!!! Gerçekten başarı dediğimiz bizden istenilen mi, yoksa bizim istediğimiz mi? başarı bizi mi mutlu etmeli, yoksa bizden başarıyı bekleyenleri mi? bu konularda bakış açımı olumlu yönde etkileyen, düşünmemi, anneliğimi sorgulamamı sağladı! Bu kitabı daha çok öğretmenlerin okuması gerektiğini sürekli duyardım. Buna katılıyorum fakat kesinlikle ebeveynlerin de bu kitabı okuması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü kitapta fazlasıyla aile baskısı da söz konusu, aileler tarafından baskılanan kendi fikirlerinin empoze edilmeye çalışılması istedikleri gibi olmadığında bireylerin cezalandırılması çok üzücü buna en iyi örnek olarak kitaptaki karakterlerden Neil ve Todd üzerinden üzücü mesajlarla çok net görüyoruz. Öğretmenler ve ebeveynlerin çocukları birer robot olarak yetiştirmek yerine özgür düşünen, kendini özgürce ifade eden, kendi istediğimizi bırakıp çocuğun yeteneğine, ne istediğine, ne yaparsa kendi olur, özüyle hemhal olur. Asıl önemli olan nasıl özgün bir birey olur, nasıl mutlu bir yaşam sürer! hedef bu olmalı.
Ben kendi heybeme göre almam gerekeni aldım. Bu kitap bana yeni bir bakış açısı kazandırdı. İyi ki okudum dediğim bir kitap oldu.
Kesinlikle tavsiye ediyorum okumak isteyenlere şimdiden keyifli okumalar. Beğeneceğinizi düşünüyorum!
En kısa zamanda filmini de izlemeyi düşünüyorum.
Sevgilerle bol okumalı günler diliyorum.
Ölü Ozanlar DerneğiN. H. Kleinbaum · Bilge Kültür Sanat Yayınları · 201626.4k okunma
Tecrübeli danimarkalı psişik, parapsikoloji uzmanı 1922de 2h tekkede zikirlere katılarak, mutasavvıflarla sohbetleyerek, tasavvufu tecrübe etmeye çalışmış
Kolay okunan, su gibi kayan tasavvufa ilk giriş öğreğinde yazım tarzı, dolu, özet yazmasından, uslübundan uğraştığı, bilgili olduğu belli.Bağlantıları, tanışları yüksek, daha önce doğu
27.12.2008
Türkçe okumak eylemi esasen “çağırmak, yüksek sesle seslenmek” demek…
Düşünürseniz yazı yazmak ve yazı okumak işlemleri dilin evriminde çooook geç bir dönemde ortaya çıkmış. Dolayısıyla bunları ifade eden sözcüklerin derivatif, muhtemelen mecazi anlam taşıması kaçınılmaz bir şey. Daha önce başka bir anlamı olan fiil, yeni işleme uydurulmuş. İngilizce read’in esas anlamı “tahmin etmek, çözmek”; Almancada halen aynı anlamda kullanılan raten ile aynı sözcük.
Bir insan ne kadar kendisine ve kendisinde olana sahipse başkalarında o kadar az şey bulabilecektir; ve onların haz duydukları yüzlerce şey ona yavan ve yüzeysel gelecektir.
Karadeniz 'de denize sırtını dönmüş bir Ruh ve Akıl Hastalıkları Hastanesi ile başlayıp yine orada biten, 150 yıllık bir Türkiye panoraması sunan, karakterden karaktere atlayan, bunun sonu nasıl bitecek acaba,diye merakla okunan bir Ayfer Tunç romanı.
Romanda sanırım 300'e yakın karakter var. Bu gözünüzü korkutmasın. Her karakter bir şekilde birbiriyle bağlantılı ve karakterleri asla unutmuyorsunuz.Bu açıdan müthiş bir kurgusu var romanın. Bu zor kurgunun altından başarıyla kalkmış yazar Ayfer Tunç.
Türkiye tarihi, Osmanlı tarihi,sosyoloji,ve psikoloji ile ilgili derin bir bilgi birikimi de var.
Roman hastanede verilen bir seminer ile başlayıp oradan başhekimin hastanenin tarihini yazmak icin kolları sıvaması ile devam ediyor. Karakterden karaktere atlayarak kurguyu tamamlıyor.
Bu teknigi daha önce Mahir Ünsal Eriş de ve biraz da Sevgi Soysal'ın Yenisehir'de Bir Öğle Vakti romanında okumuştum. Karakterden karaktere geçerken bunları akilda tutmak biraz zorlayıcı olsa da roman bittiğinde her şeyi çok iyi hatırladığınızi görünce yazarın bu işin altından başarıyla kalktığını görüyorsunuz.
Turkiye'nin bütün hallerini ,tüm insanlarını okumak isterseniz kesinlikle tavsiye edeceğim bir eser.
26.05.2024
Yargı modumu zor bela kapalı tutuyorum bugün. Hayat bir ÖNCELİKLER silsilesidir ve ben bazen belki de BENCİLce başkalarının önceliklerine tahammül edemiyorum. Beni rahatlatan tek şey bir zamanlar bazı önemsizlik'leri önemseyecek kadar aptal bir hayatım olması. Neyse.
Ya sabır diyerek incelememe başlıyorum, inşallah ona buna
Merhaba sevgili kitap severler.
Bugün sizlerle #göğgözlü #msude kitabından bahsedeceğim.
Kitabımızın kahramanı Zehra Hanım davet üzerine bir otele gidiyor. Otel öyle güzel ki cennet gibi sanki. Bir yanı mavi bir yanı deniz.
Kitap yazmak isteyen Zehra Hanım burada adeta inzivaya çekiliyor. Gün geçtikçe otelin diğer müşterileriyle tanışıyor. Samimiyeti ilerletince dertlerine ortak oluyor. Onların her derdinde kendinden bir parça buluyor.
Zehra Hanım ailesiyle, eşiyle, işiyle sorunları olduğunu zaman içinde keşfediyor. Aslında bu bir kendini bulma yolculuğu oluyor onun için. Varlığıyla yüzleşiyor.
Annesiyle hiç yakın bir ilişkileri olamamış. Annesi erken yaşta evlenmiş ve aldatılan bir kadınmış.
Sonra babası bir kazada vefat etmiş.
İki sene flört edip iki senedir evli olduğu eşiyle de hiç biz olamamışlardı. Eşi bir süre önce iflas etmiş ve ailecek zor dönemlerden geçmişlerdi.
Sonunda fark eder ki çığlığını duyduğu her kadın kadar kendi sesini de dinlemesi gerekiyor.
Bir kadının kendiyle yüzleşmesi, aydınlanması ve belki de Anka kuşu gibi küllerinden doğmasını okumak için kitaptan bir tane edinin derim.