Fâtih Sultan Mehmed de kendisini İslâm âleminin hâmîsi ve i“lâ-yı kelimetullâhın bayraktarı olarak görüyordu. Ona göre “Bu hânedânın maksad-ı a‘lésı i“lâ-yı kelimetillâhdır” (Ozcan 2003: XXXIII). Zamanla i'lâ-yı kelimetillâh ideali ihyâ-yı sünnet-i Rasülillâh idealiyle birleşti. İbn Haldün’un (2015: I/ 160) Mukaddime’sinde Aristo’ya atf ettiği
_Türk olarak arabistan'a gidiyorsun. İnsanlar seni Türkçe selamlıyor; camilerden her gün Türkçe dualar yükseliyor; senin toprağını kutsal kabul edip senin gibi giyinmeye, düşünmeye ve konuşmaya çalışıyorlar. Yerde Türkçe bir yazı, örneğin Türk malı bir çikolatanın ambalajını görünce öpüp yerden alıyorlar. Okullarında senin tarihin,
Devlet oğlundan da kardeşinden de amcasından da değerlidir.
Bu devletin bekası uğruna hepsi feda edilir.
Padişahlar devletin bekası uğruna büyük bir fedakarlık örneği olarak kendi aile fertlerini feda etmişler ve fedakarlığın ceremesini hiçbir bir millet ferdine yaşamamıştır.
(Devlete isyan edenler hariç.)
Her biri şehzâdeliğinde seçkin hocalardan “fenn-i şi’r”de yetişen, şiirleri müretteb bir divan dolduran Osmanlı padişahları, gerçekten, iyi şiiri heyecanla takdir edebilen yetenekli patronlardı.