Horatius, şiire ( yaşadığı dönemde edebiyatı da kapsayan bir terimdi) ve genel olarak sanata, Platon ve Aristoteles gibi kuramsal ve felsefi bir açıdan değil, uygulamaya yönelik, pragmatist bir bakışla yaklaşır. Ancak, klasik geleneğe özgü ölçütleri gözden kaçırmaz -sanatın gerçeğin bir yansıması olduğu, sanatçının inandırıcı olması gerekliliği ve iyi bir eserin uyması gereken estetik kuralları-, bunları kendi öğretisi­nin de temeli olarak kabul eder.
Türkiye İş Bankası Yay. 1. Baskı: Haziran 2016, İSTANBUL
İnsanlar neden dine ihtiyaç duyarlar;
Dinin en azından şimdiye kadar başka hiçbir şeyin, yani ne sanatın, ne bilimin, ne siyasetin veya felsefenin bu kadar başarılı bir biçimde karşıla­madığı bazı en temel, en hayati işlevlerini birkaç ana başlık altında ifade edebilirim: 1) Din, birinci olarak veya her şeyden önce insanın yaşama­sının, hayatını sürdürmesinin en temel koşulu olan toplumsallığı, yani insanın başka insanlarla bir araya gelmesini sağlamakta, yani toplumu kurmaktadır. 2) Din insana bilimin henüz ortaya çıkmadığı, çıkmasının da mümkün olmadığı çok uzun çağlar boyunca içinde yaşadığı dünya, bu dünyanın yapısı, işleyişi hakkında bilgi vermekte, onun bilgi ihtiyacını karşılamaktadır. 3) Din, toplumu kurmak üzere bir araya gelen insanla­ra, onu devam ettirmek ve geliştirmek üzere kendileriyle işbirliğine, iş­ bölümüne girmek ihtiyacında, zorunda oldukları daha başka insanlarla da barış ve güvenlik içinde yaşamalarını mümkün kılmak üzere hukuk ve ahlak kuralları, normları vermektedir. 4) Din, insanın sevdiği varlık­ları, yakınlarını kaybetmesi olayı ve kendisinin de bir gün öleceği bilinci karşısında hissetmemesi mümkün olmayan korku ve çaresizliğin yarattı­ğı depresyonu, travmayı önlemek üzere kendisine ümit verici bir gelecek sunmakta, acılarını ve hayal kırıklıklarını azaltmaktadır.
Reklam
Hep birlikte günün tadını çıkarabiliyorlarsa, o zaman sorun yok. Sanatın ve halkın arasındaki ilişkinin kökeni bu değil mi? Liszt, yalnızca Beethoven için ikinci sınıftır. Sözde kalburüstü kişiler bunu hararetle tartışırken, halk, bu tartışmaların dışında bırakılır ve herkesin sevdiği parçaları dinleyerek eğlenirler. Onlar için, yazar vesaire hiç mühim değildir. İssa da Kappore de veya Ma-bo da yazmış olsa, ifade ilginç değilse ilgilerini çekmez. Kendilerinin, sosyal görgü kuralları uğruna sanatı öğrenmeye veya zevklerini geliştirmeyi zorlamazlar. Yalnızca yüreklerine dokunan eserleri bilirler kendilerince. Bu kadar.
Bu, sözde "Çağımızın yeni buluşu"ydu benim için. Bu insanlar için yazarın adı önemli değil. Sanki hepsinin birlikte, güçlerini birleştirerek yaptığı bir şey gibi. Hep birlikte günün tadını çıkarabiliyorlarsa, o zaman sorun yok. Sanatın ve halkın arasındaki ilişkinin kökeni bu değil mi? Liszt, yalnızca Beethoven için ikinci sınıftır. Sözde kalburüstü kişiler bunu hararetle tartışırken, halk, bu tartışmaların dışında bırakılır ve herkesin sevdiği parçaları dinleyerek eğlenirler. Onlar için, yazar vesaire hiç mühim değildir. İssa da Kappore de veya Ma-bo da yazmış olsa, ifade ilginç değilse ilgilerini çekmez. Kendilerini, sosyal görgü kuralları uğruna sanatı öğrenmeye veya zevklerini geliştirmeye zorlamazlar. Yalnızca yüreklerine dokunan eserleri bilirler kendilerince. Bu kadar. Sanat ve halk arasındaki ilişki hakkında yeni bir şey öğrenmiş gibi hissettim.
540 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 64 days
''Yazdıkların şiir değilse kalsın” … “Aklınla yapayalnız baş başa Nice alevli geceler geçtin” … “Sen sevgileri göğüsle ve ne olur anla” Cahit Zarifoğlu Şair Cahit Zarifoğlu ile yaşamları boyunca yolları uzun kesişenlerin kendilerini bahtlı saymaları için çok esaslı nedenler var. Eğer bu kişiler, şiirin bir Müslüman için yirminci
Şiirler
ŞiirlerCahit Zarifoğlu · Beyan Yayınları · 20214,076 okunma
Les Demoiselles D'Avignon 1907
20'nci yüzyılın en geniş vizyonlu sanatçısı olarak ünlenen Pablo Picasso, ressam, mozaik sanatçısı ve heykeltıraş olarak öne çıktı. Babası, resim öğretmeni olduğu için Picasso'nun yeteneğini hemen fark etti. 1895'te Barselona Güzel Sanatlar Akademisi'ne kabul edildi. 1900'de gittiği Paris'te ilk dönem eserlerini verdi. Kent yaşamının yanında, sirk palyaçolarını ve akrobatları resmetti. Mavi dönem olarak bilinen evresinden sonra, 1906'da Paris'te gerçekleşen Cezanne retrospektifini görmesi ve Paris'teki primitif sanatla tanışmasıyla kübizmin akımını şekillenmdirmeye başladı. Üç boyutlu cisimleri bu teknikle iki boyutlu hale getirdi ve onların hem profilden hem de önden görünmesini sağladı. En çarpıcı resimlerinden 'Avignonlu Kadınlar', kübizmin ve modern sanatın başlangıcını simgeler. İnsan yüzünün temsilinin tüm kuralları, bu tabloda yıkılmıştır. Yüzdeki simetrinin reddedildiği eser, arkaik ve primitif sanattan izler taşır.
Reklam
143 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.