Bize, uykudan öte, dinginliği bağışla.
Sayfa 57
Göremedikleri şeylerden sözediyordun bu yüzden gülüyorlardı Oysa akıntıya kürek çekmek o karanlık nehirde; bilinmeyen o yolda ilerlemek körü körüne ve inatla zeytin ağaçlarının köklerince kök salmış sözcükleri aramak —aldırma, gülsünler bırak, ve özlemek öteki dünyanın yerleşmesini bugünün boğucu yalnızlığına bu düzensiz şimdiki zamana —aldırma. Denizin meltemi ve sabahın çiği kimse istemeden de vardırlar
Reklam
Şiir değil jilet
Ne idiysen onu yansıyan amansız bir ayna şu beyaz kâğıt Senin sesinle konuşur beyaz kâğıt senin gerçek sesinle beğendiğinle değil; senin eserindir, boşuna harcadığın bu hayat. Yeniden elde edebilirsin belki seni başladığın yere fırlatan bu kayıtsız nesneye tutunabilirsen eğer.
Toprak bir testi gibi yavas yavas toz olup gidiyor bu ülke.
Kim duydu öğle üzeri hançerin biley taşında bilendiğini? Hangi atlıydı gelen elinde kavı ve meşalesi? Herkes yıkanıp serinletiyor ellerini Kimdi karnını deşen bu kadının, bu çocuğun, bu evin? Suçlu yok, yalnız duman. Kim kaçtı çarparak nallarını kaldırım taşlarına? Bunlar kendi kendilerinin gözlerini oymuş körler Hiçbir şeyin hiçbir tanığı kalmamış artık
Sen ey duygudan yoksun kadın Kulak ver ağıtına rüzgârın.
Reklam
Bu göğün altında balık olan biziz Ağaçlar denizlerin yosunu
Bize, yeneceksiniz, dediler, boyun eğdiğinizde. Sevdik ve küllerle karşılaştık. Boyun eğdik ve küllerle karşılaştık. Bize, yeneceksiniz, dediler, sevdiğinizde. Bize, yeneceksiniz, dediler hayatınızdan vazgeçtiğimizde.. Vazgeçtik hayatımızdan ve küllerle karşılaştık
Bakan, ne kadar istesen seçemeyeceğin bir noktaya durmadan bakan gözler: Senin ruhun olmaya savaşan O ruh. Artk sessizlik bile senin değil değirmen taşlarının dönmez olduğu bu yerde
Sunaklar yıkılmış Dostlar unutulmuş Hurma yaprakları çamur içinde Bırak, bırakabilirsen, dolaşsın ellerin Ufka değen gemiyle Zamanın buluştuğu bu dönemeçte Zarlar yere çarptğı zaman Kargı zırha çarptığı zaman Gözler yabancıyı tanıyıp Sevgi kuruduğu zaman Sönen ruhlarda; Çevrene bakıp Her yerde biçilmiş ayaklar Her yerde ölü eller Her yerde sönük gözler gördüğün zaman; Artık istediğin ölümü bile Seçemediğin Zaman Hakkın olan Büyük bir çığlık, Bir kurt uluması olsun duymadan Kopar kendini aldatıcı zamandan Ve bat, Koca taşları taşıyanlar nasıl batarsa.
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.