Şiirler, anlatı olduklarında bile, öykülere benzemez. Bütün öykü­ler zafer ya da yenilgiyle sonuçlanan meydan savaşları hakkında­dır. Sonuç ortaya çıkacağına yakın her şey o sona doğru harekete geçer. Oysa şiirler sonuca aldırmaksızın, bir yandan yaralılara ba­kar, bir yandan da korkunç ya da galip olan tarafın yabanıl konuş­malarına kulak vererek aşarlar savaş alanlarını. Bir çeşit barıştır sundukları. Uyuşturuculara ya da ucuz kandırma yollarına baş­vurmadan, tanıyarak ve bir zamanlar yaşanmış olanın hiç yaşanmamışçasına yitemeyeceği vaadiyle getirirler bu barışı. Bu vaat anıtların söz ettiği vaatlere benzemez. (Hâlâ savaş meydanında olan kim ister taştan anıtları?) Dilin vaadiyse, dili isteyen, dili ça­ğıran yaşantıya bir sığmak sunması, ondan haberli olduğunu bel­li etmesidir.
Beklemek ve görmek gerekir ve aslında kimse hiçbir şeyden tam anlamıyla emin değildir; ne yaptığından, verdiği karardan, gördüğünden ya da çektiği acıdan emin değildir, her an, er ya da geç, kat be kat artan bir olanaksızlıkla, sona erer; günler, hatta her şeyi ayakta tutuyor gibi gözüken, oysa aslında sadece zapt eden saniyeler geçtikçe, her şey kendi sonuna doğru ilerler:
Reklam
Ölüm
Nurullah Genç
Nurullah Genç
Rüveydâ şiirinde önce "alaca bir at koşar içimde/zamansız, mekansız nefese doğru" diye yazar ve sona doğru gelince "at vuruldu; içim paramparça rüveydâ" der. herkes bilmez fakat bu bir ölümdür..
Belki biri şöyle diyecek: “Sokrates, seni böyle zamansız bir sona sürükleyen bir ömüre utanç duymuyor musun? “Bana bunu soracak olana açıkça yanıt verebilir ve diyebilirim ki: Dostum, yanılıyorsun. Değeri olan bir kimse, yaşayacak mıyım yoksa ölecek miyim, diye düşünmemelidir; bir iş görürken yalnızca doğru mu eğri mi, yürekli bir adam gibi mi yoksa tabansızca mı davrandığını düşünmelidir.
Doğru olmayan bir insan için tüm evren bir yalandan ibarettir. Elle tutulamaz, tutmaya kalktığında avucunda büzülüp kaybolur. Bir zaman sonra kendisi de sahte bir ışığın düşürdüğü sahte bir gölgeye dönüşerek varoluşu sona erer.
Sayfa 168 - Martı YayınlarıKitabı okudu
112 syf.
·
Not rated
·
Liked
·
Read in 10 days
" Dünya'nın herhangi bir köşesinde herhangi bir insan sıfır noktasında kıskıvrak bekliyor." Merhaba sevgili kitap dostlarım. Neval El Seddavi'nin  Kanatır Cezaevinde karşılaştığı bir kadının etkisi ile yazdığım dediği romanıdır Sıfır Noktasındaki Kadın. Romanın oldukça ilginç bir hikâyesi var onu araştırmayı da size bırakıyorum. Firdevs ; kitabın ana karakteri, yazarı yaşamayı toptan reddedişi ve ölümden zerre kadar korkmayışı ile etkilemiş. Umarsızca en karanlık sona doğru çekilmiş bir kadın Firdevs. Önce amcası, sonra kocası ve diğerleri tarafından Fahişe olmaya mecbur bırakılmış bir kadın. Firdevs'in başarılı bir fahişe olmasında sadece erkeklerin rolü yok, kadınlarda hayli etkili rol oynamışlar. Aradan neredeyse yarım yüzyıl geçmiş olmasına rağmen ne Firdevsler bitti, ne de Firdevslere acı çektiren babalar, amcalar, kocalar..  Kitapta Firdevs'in yaşam öyküsünün yanı sıra, ataerkil düzenin, siyasal yapılanmanın da gerçeklerini çarpıcı bir şekilde yüzümüze vuruluyor... Kadın olmanın, fahişe olmanın, sıfır noktasında kıskıvrak çırpınmanın, çırpındıkça batmanın ne demek olduğunu okumak ister misiniz?
Sıfır Noktasındaki Kadın
Sıfır Noktasındaki KadınNevâl El-Seddavi · Metis Yayınları · 201613.8k okunma
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.