107 syf.
10/10 puan verdi
Tanzimat dönemi aydınlanma ve Batılılaşma çabası içinde yer alan Osmanlı aydınları arasında mümtaz bir konuma sahip olan Osman Hamdi Bey, Türk ressamcılığı, müzeciliği ve arkeologluğunda önderlik yapmıştır. Günümüzde varlığını devam ettiren Sanay-i Nefise yani Güzel Sanatlar Okulu'nun kuruluşunda baş rolü oynamıştır. Bu eserde Osman Hamdi Bey'in sanat hayatından özgün ve hassas izlenimler yer almaktadır.
Osman Hamdi Bey: Bir Osmanlı Aydını
Osman Hamdi Bey: Bir Osmanlı AydınıKolektif · Pera Müzesi Yayınları · 201916 okunma
Bize gelenlerin kim olduklarını, çaldıkları tokmağın çıkardığı seslerden duyar ve anlarız. Kimi sert, kimi munis, kimi ümitli, kimi meyus çalar... Herkes, çıkardığı seste; biz dinlersek, kendi sesini duyurur; biz duyarsak, kendini söyler.
Reklam
Bize gelenlerin kim olduklarını, çaldıkları tokmağın çıkardığı seslerden duyar ve anlarız. Kimi sert, kimi munis, kimi ümitli, kimi meyus çalar... Herkes, çıkardığı seste; biz dinlersek, kendi sesini duyurur; biz duyarsak, kendini söyler. Abdülhak Şinasi Hisar, Türk Müzeciliği
Bizim geçmiş zamanlarımızın büyük bir kusuru ve noksanı, bu topraklarımız dünyanın en kıymetli hatıraları olan tarih ve sanat eserleri ile dolu iken, milli medeniyetimize ve sanatımıza yabancılık duyarak, onları küçümsememiz ve bu yüzden kıymetlerini göremeyerek birçoklarını kaçırmış olmamızdır. Dikkatimiz evvelce uyanmış olsaydı, dünyanın en kıymetli müzeleri bizim topraklarımızdakiler olabilecekti. Hazin ve uzun bir gafletle, dünyanın hemen bütün eski müzeleri, bilhassa Londra, Paris ve Berlin nakledilmiş olan eserler, artık bizim için telafi edilmez bir ziyandır.
Sayfa 24
1873’te asar-ı atikanın Çinili Köşk’e naklolunmasına karar verdiren Suphi Paşa, 1874’te de bizde otuz altı maddelik ilk bir Asar-ı Atika Nizamnamesi’ni hazırlayarak neşrettiriyor.
Sayfa 29
Yeryüzünde öyle topraklar vardır ki, güya daha tarihe doğmamış gibi, tamamen hafızasızdırlar. Bunların içinde ve üstünde, insanın zihnine ve kalbine hitap edecek hiçbir din ve medeniyet hatırası yoktur. Bizim topraklarımız böyle sade topraklar değildir. Bizim topraklarımız birçok dinlere ve medeniyetlere hem beşik, hem me zar olmuş ve bağırlarında yarı gömülü, yarı canlı duran uzun bir tarih ile yoğrulmuş, mânâlı topraklardır. Elimizden daha dün çıkmış olanları da, bugün bize kalanları da insanlığın muhtelif devirlerine sahne olmuş, fikir ve his yatağı ve tarihin ana hatlarının uğ rağı olan topraklardır. Sanılır ki kanlar derinliklerinden hâlâ sızar ve üstlerinde ruhların uçuşu duyulur.
Sayfa 33
Reklam
29 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.