"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
İnsanoğlu yaşamı boyunca, hep bir arayış içerisindedir. Kimisi aşkı arar, kimisi mutluluğu. Yaşam statüsüne göre, huzuru ve yalnızlığı da arayanlar vardır. Ne zaman ki, ereğine kavuştuğunu zanneder insanoğlu, bu sefer de arayış sürecinde, önem vermediği yitirdiklerine hayıflanır.Böyle sürüp gider bu kısır döngü. Ta ki, yaşam dediğimiz devinimin
1K’ya üye olduğum 2018 Ağustos’undan o yılın sonuna kadar okuduklarım arasından en beğendiklerimi, tavsiye ettiklerimi listelemek istiyorum. Sıralama en çok beğendiğimden daha az beğendiklerime doğru gidiyor.
1.
Martin Eden
Bu kitabın ne anlattığına çok girmeden, hiç araştırmadan dalın. Sorgusuz sualsiz, o
Stefan Zweig‘ın 1981 yılında yazdığı fakat tamamlayamadan hayata veda ettiği eseridir Clarissa. Bu yönden okurken insana derin etkiler bırakmakta. Genel olarak, Clarissa adındaki genç bir kızın gözünden acı, sevgi, hasret ve yalnızlık anlatılır.
Stefan Zweig’ın savaşa dair görüşlerinin somut anlamda esere yansıdığını şahsen görebildim. Léonard
Mecnun Kelebekler bir sokak kavgasıyla başlıyor ve kavganın tek gerçek şahidi Cemal abisi ile yürüyüşe çıkan efsunlu Vedia'nın kör oğlu Ferhat. Parklarda, bahçelerde gezerek hiç görmediği dünyanın hayatlarını anlatıyor Cemal abisi Ferhat'a, Vedia halasında kalmaya başladığı günden beri Cemal kendi kavgasının sorgusunu içinde veriyor. Böylelikle gerisin geri başlıyor herkes sorguya takkesini önüne koyup, özellikle Filiz, kocası İsmet onu terk edince iyi saatte görünsünlerle kendi iç maneviyatına dönüp dolaşıp sıkışıp kalıyor. Gündelikçilikle geçirdiği evini, maddi varlığını umursamıyor hatta gözü tek evladı Nilay'ı bile görmüyor. Nilay eski devrimci idealist büfeci babası İsmet ve mum ışığında kendini arayan annesi arasında ikiye bölünüyor.
Filiz her dara düştüğü vakit tek dostu Vedia ablasına koşuyor okuyup üflesin diye, neler okumuyor ki Vedia abla lakin boynu bükük bir gül olmaktan öteye gidemiyor Filiz.
Çok severek okudum Mecnun Kelebekler'i, yalın bir anlatım ile yağmurlu bir günün sabahı dinlenen o güzel şarkı gibi bir etki bıraktı üzerimde.