İnsanların çoğu sürdüğünden farklı bir hayatı hayal edemez ve sırf bu yüzden o haya­tı değiştirmez, kıpırdamaz, planlamaz; yama yapar, erteler, kafasını dağıtmaya çalışır, bir sevgili bulur, kendini kumara verir, durumun yaşanabilir olduğuna ikna eder kendini, zamana bırakır; ama noktala­mayı aklından bile geçirmez.
İnsan bir yerden ayrıldı mı bir daha oraya geri dönemez, aynı şekilde döne­mez; arkamızda nasıl bir boşluk bırakırsak bırakalım, o boşluk anında doldurulur,eşyalarımız atılır, dağılır; geri dönsek de artık bedensel­likten yoksun bir hayaletizdir, haklarımız, anahtarımız, iddialarımız ve geleceğimiz yoktur.
Reklam
Saygı ve korku uyandırmanın, kendini bir tehlike olarak görmenin hoş bir yanı da vardı. İnsan kendine daha çok güve­niyor, daha iyimser, daha güçlü oluyordu. Kendini önemli ve nasıl de­sem, olaylara hâkim hissediyordu.
… bilgi, eğitmenlerin zannettiğinin aksine aktarılabilir bir şey değildir; insan sadece ikna edebilir.
… zihnimizi gece gündüz, ara vermeden meşgul edenlerin, zihnimize bir çivi misali ça­kılıp gömülenlerin yavaş yavaş yerinden söküldüğünü ve bizim için önemli olmamaya başladıklarını fark ederiz; giderek silinirler, onlar da titrekleşirler, hatta ovalanmış, yıkanmış ve temizlenmiş ya da sa­dece temizlenmesi en zor olan çeperi kalmış, o da zamanla silinen bi­rer kan lekesi misali, var olduklarından bile şüphe edebiliriz.
Bizi ayakta tutan, bulduğumuz rutinlerdir, ki hayatta bunlardan fazlasıyla vardır, zararsız aptallıklar, bizi heyecanlandırmayan, katılım ya da çaba gös­termemizi gerektirmeyen şeyler, her şey yolunda ve biz faaliyet ha­lindeyken, kimseyi, ölmüş olanları bile özleyecek zamanımız yokken küçümsediğimiz dolgu maddesidir.
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.